Quantcast
Channel: Kayıp Paylaşımlar Koleksiyoncusu
Viewing all 3916 articles
Browse latest View live

Kırmızı Kedi’den İki Unutulmaz Başyapıt: “Ceza Sömürgesi” ve “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'in Tuhaf Hikayesi”

$
0
0
Kırmızı Kedi Yayınevi’nin, dünya klasiklerinin en seçkin örneklerini yeni çevirileriyle, hiç okumayanlara bile klasikleri sevdirecek küçük boyutlu, zarif tasarımla okurlara yeniden kazandırdığı “Kırmızı Kedi Klasikler Dizisi” iki unutulmaz başyapıtla sürüyor… İlki Franz Kafka'dan Ceza Sömürgesi. İkincisi ise bir çok kez filme de alınmış bir başka klasik: Robert Louis Stevenson'ın Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'ın Tuhaf Hikayesi.

Ceza Sömürgesi / Franz Kafka
Franz Kafka’nın suç ve ceza arasındaki ilişkiye farklı bir bakış açısı getiren “Ceza Sömürgesi” İlknur Özdemir'in yeni çevirisiyle.

Adı verilmeyen bir adada, acımasız bir zekâyla kurgulanmış bir mekanizmanın, suçlu ya da suçsuz olmasına bakılmaksızın mahkûm kılınmış insanları bürokratik bir katılıkla ve doğal kabul edilen bir yaklaşımla “cezalandırdığı” bir tören. Bir yanda duygusal açıdan olaya mesafeli duran, suskun kalan ‘tanık’ gezgin, öbür yanda yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kendinde toplamış ve bu sorumluluğu kendini kurban etme derecesine vardıran subay. İkisi arasındaki tezat, edilgenlik/etkenlik, kuşku/inanç, akıl/duygu gibi zıt kavramları mercek altına alıyor ve bunları gerçeklikle baş etmenin karşıt olasılıkları olarak okura sunuyor.

64 Sayfa / 6 TL


Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'ın Tuhaf Hikayesi / Robert Louis Stevenson
İnsan varoluşundaki çelişkiler üzerine kurulu modern bir mit “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'ın Tuhaf Hikayesi”, Aylin Yengin'in yeni çevirisiyle.

Hayatı konumuna yakışır şekilde, ahlaki açıdan kusursuz yaşamaya çalışan bir doktorun, yaradılışının getirdiği, çevresi tarafından kolay kolay kabul edilmeyecek yanlarını bastırmaktan usandığı bir anda, insanı ikiye – iyiye ve kötuye– ayıracak tıbbi bir yöntem geliştirmesiyle ortaya çıkar Jekyll ile Hyde’ın tuhaf vakası. Doktorun umduğu gibi “iyi” mi güçlenecektir, yoksa “kötü” mü? Denge Mr. Hyde’ın lehine mi Dr. Jekyll’ın lehine mi dönecektir?

Bu klasik Stevenson metni, defalarca aslına sadık olarak ya da çeşitlemeleriyle filme de aktarılmıştır.

124  Sayfa / 9 TL



İlk Bakış: The Signal / Sinyal

$
0
0
Bilim kurgu severlerin merakla beklediği, gizemli bir sinyalin peşinde olan 3 gencin hikayesini konu alan “The Signal”, “Sinyal” adıyla 18 Temmuz’da gösterime giriyor...

Senaryosunu David Frigerio ve William Eubank’ın, Carlyle Eubank’la birlikte kotardığı film, ikilinin birlikte üçüncü çalışmaları... Kısa film yönetmeni Frigerio ve görüntü yönetmeni Eubank’ın yolları ilk kez, 2010 yapımı ucuz korku işi “Wreckage”de kesişmiş... Aynı yıl Frigerio’nun “Bashert”ında çalışmışlar... İlk yönetmenlik denemesinde felsefik uzay filmi “Love” ile 2011’in en güzel keşiflerinden birine imza atan Eubank, yakaladığı görsel dille topladığı övgülerin ardından bu kez daha geleneksel bir filmle geliyor... Laurence Fishburne’ün varlığı dikkat çektiği oyuncu kadrosu da Patrick Davidson, Brenton Thwaites, Olivia Cooke, Beau Knapp, Jeffrey Grover, Roy Kenny, Timothy Holmes, Ricardo Campos ve Drew Sykes’dan oluşuyor...

Nick ve Jonah MIT’de hackleme tutkusu olan iki birinci sınıf öğrencisidir. Bu iki genç Nick’in kız arkadaşını 1 yıllığına okumaya gittiği yeni üniversitesine yerleşmesine yardım etmek için onu kendileri götürmeye karar verirler. Bu sırada da yol üstünde gördükleri ilgi çekici yerleri ziyaret ederler. Fakat onlarla uğraşmaktan sıkılmayan hacker onları bu araba yolculuğunda da yalnız bırakmaz. Göçmen ismindeki hacker’ın yerini tespit ettiklerinde ise onu görmeye gitmekten başka şey düşünemezler. Çölün ortasında Göçmen ile yaptıkları korkunç yüzleşmeden sonra üçlü uyandıklarında kendilerini hapis bulurlar. Neden hapis olduklarını anlamakta zorluk çekerken kendilerinden çok daha önemli bir hikâyenin sadece bir bölümü olduklarını anlarlar.  

Bu konudan fazla bir şey anlamak zor olduğu için ekleyelim, üç genç yolcukları sırasında dünya dışı biyolojik bir varlığa maruz kalıyor... Prömiyerini Sundance Film Festivali’nde yapan film, başarılı oyunculukları ve özel efektleriyle öne çıkmıştı... “District 9” kadar yaratıcı olduğu belirtilen “The Signal”, 13 Haziran Kanada ve Amerika’da sınırlı sayıda sinemada da olsa gösterim şansı bulduğunda türün fanatiklerince sevildi ve aynı övgüleri toplamaya devam ediyor... “Love”dan bu yana ne yapacağını merak ettiğimiz yönetmenin aynı türde kalması sevindirici, oyuncu kadrosu da iyi, konusu da... Fragmanı da şahane görünüyor... Bilim kurgu açlığımızı doyurabilmek üzere, merakla bekliyoruz...



Carver’la Kaldığımız Yerden..! : Katedral

$
0
0
Yaşamın acı yüzüyle bu kadar erken tanışmasaydı, kuşkusuz yine yazar olurdu ama hiçbir zaman okurları tarafından böyle sahiplenilmezdi Raymond Carver. Gençlerin haytalık yapıp havai aşklar kovaladığı yaşlarda o evli ve iki çocuk babasıydı. Hayatı öğrenmenin yolu, bulduğu her işte çalışmaktı. Benzincide çalıştı, hademelik, garsonluk yaptı. Yaşananlar, kâğıda döküldüğünde bazen Çehov tadındaydı, bazen Kafka... İnsanların yaşamlarında barınan, gizlenen öyküleri, yalın, gerçekçi, acıtan şiirsel bir dille yansıttı. Yenilenler içkiye sığınırken, kısa öykü türünü yeniden var eden Carver, her başarısında içti, çok içti, ölümüne içti...

Pritchett’ın deyimiyle ‘Yürüyüp geçerken gözün köşesine takılan şeyler’ Carver öyküleri için her şey demektir!

“Gazete her gün eve gelirdi. Erkek ilk sayfadan sonuna kadar okurdu. Sandy onun her şeyi okuduğunu görürdü, ölüm ilanlarına varana kadar, belli başlı şehirlerin hava sıcaklıklarını gösteren bölümü de, şirket birleşmeleri ve faiz oranlarını yazan ekonomi sayfasını da. Sabahları, erkek ondan önce kalkar ve tuvaleti kullanırdı. Sonra televizyonu açar ve kahve yapardı. Sandy onun günün o saatinde iyimser ve neşeli göründüğünü düşünürdü. Ama Sandy işe gitmek için evden çıktığı sırada, erkek kanepeye kurulmuş, televizyon da açık olurdu. Çoğunlukla akşamüstü Sandy eve döndüğünde televizyon hâlâ açık olurdu.”

Yazarın en başarılı eseri olarak değerlendirilen Katedral, kitaba adını veren öykünün yanı sıra, “Küçük, İyi Bir Şey” ve “Nereden Aradığım” gibi ödüllü öyküleri de içeriyor.

Yeni Tanışlar İçin RAYMOND CARVER
1938’de Oregon’da doğdu. Lise öğrenimini yarıda bırakıp Chicago ve Humbold devlet üniversitelerinde, dünyaca ünlü Iowa Yazarlık Atölyesi’nde öğrenimini tamamladı. Öykülerini yayımlamaya üniversitenin dergisinde başladı. İlk öyküsü 1960’ta yayımlandı. 1976’da yayımlanan öykü derlemesi Lütfen Sessiz Olur musun, Lütfen? 1977 National Book Award’da ilk beşe girdi. Çok erken yaşta evlenen Carver, ailesini geçindirmek için bir yandan yazarlık uğraşını sürdürürken, öte yandan hademelik, servis elemanlığı, benzincilik gibi farklı iş kollarında çalıştı. Sonraları ABD’nin çeşitli üniversitelerinde yaratıcı yazarlık dersleri verdi ve Syracuse Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı profesörü oldu. 1988’de Amerikan Güzel Sanatlar ve Edebiyat Akademisi’ne üye seçildi ve aynı yıl akciğer kanserinden öldü.

KATEDRAL
Yazar: Raymond Carver
Çeviri: Ayça Sabuncuoğlu
Tür: Roman 
Sayfa sayısı: 229 Sayfa
Fiyatı: 18 TL
Yayın tarihi: 15 Temmuz 2014


Fırat Zirek’in İlk Dileği Tuttu

$
0
0
Yetenek Sizsiniz Türkiye’den tanığımız, genç şarkıcı Fırat Zirek, müzik kariyerinin, ilk çalışması olan “Bir Dilek Tuttum” ile merhaba diyecek.

1996 Yılında İstanbul’da Müzikle içiçe doğan Fırat Zirek, ufak yaşlarda müzik eğitimine başladı. Amatör olarak Belediye Festivallerinde, Okul Balolarında ve Kültür Merkezlerinde sahne alan genç sanatçı, 15 yaşındayken Acun Ilıcalı’nın Yetenek Sizsiniz Türkiye programına, kuzeni ve arkadaşını alarak katıldı ve Finale çıkma başarısı gösterdi.1 Ay gibi kısa bir sürede programın sayesinde Cennet Gözlüm adlı şarkıları sosyal mecralarda binlerce kez paylaşıldı ve milyonlarca hit aldı.

Eğitimini bitirdikten sonra çalışmalarına geri dönen Fırat Zirek, kariyerinin ilk çıkış çalışması olan “Bir Dilek Tuttum” için stüdyo girdi.

Söz ve Müziği kendisine ait, profesyonel ilk çalışması için 3 aylık bir stüdyo çalışması sürece geçiren sanatçı, aranjör olarak yine kendisi gibi gencecik bir isim olan Onurhan Keskin ile çalıştı.

Sekiz Müzik Etiketi ile dijital platformlarda yerini alan çalışmanın video klip çalışması Alişan Günay Yıldırım tarafından Şile’de çekildi. Eğlence dolu, kıpır kıpır bir klip olan “Bir Dilek Tuttum” şimdiden sosyal medyada çok sevildi. 



Vizyona Giren Filmler : 18 Temmuz

$
0
0
Yedi filmin vizyona girdiği hafta her türe göz kırpan zengin bir program içeriyor... Çocuklara eğlence sunan “Cesur Zebra”, suçu yasallaştıran “Arınma Gecesi: Anarşi” ve bilim kurgu susuzluğunu gideren “Sinyal” öne çıkarken, denizaltı gerilimi “Hayalet”, kuyruklu yıldız altında aşk hikayeleri sunan “Barselona’da Bir Yaz Gecesi” ve ruhani keşif yolculuğu “Çöldeki İzler” diğer seçenekler... Farklı deneme “Bir Don Juan Öldürmek”se haftanın tek yerli seçeneği... 


Cesur Zebra / Khumba
Yönetmen: Anthony Silverston
Konu: Genç zebra Khumba çizgilerinin yarısı olmadan doğmuştur. Batıl inançlara sahip zebra sürüsü, topraklarını birdenbire etki altına alan kuraklıktan onun çizgisiz doğmasını sorumlu tutarlar. Khumba yeryüzündeki ilk zebraların çizgilerini edindiği efsanevi su birikintisini bulup, çizgilerini yeniden kazanmak için bir grup sırnaşık antilop ve havalı deve kuşuyla birlik olur. Khumba ve arkadaşlarını inanılmaz bir serüven beklemektedir.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Klişe bir konuyu, vasat şekilde işleyen animasyon daha çok çocuklara hitap ediyor ve her zamanki mesajlarını veriyor... Farklı olmak kötü bir şey değil ve hep birlikte yaşayabiliriz...


Arınma Gecesi: Anarşi / The Purge: Anarchy
Yönetmen: James DeMonaco
Oyuncular: Frank Grillo, Kiele Sanchez, Michael K. Williams, Zach Gilford
Konu: Yılda sadece bir gece boyunca tüm suçların serbest olduğu bir dünyada geçen film, Arınma Gecesi öncesi çocuklarıyla birlikte eve dönen bir çiftin gerilimini beyazperdeye taşıyor. Güvenli evlerine ulaşmaya çalışan ailenin benzini yolda biter. Tam da bu esnada oğlunu öldüren adamdan intikam almak için Leo sokaklara çıkmıştır. Bir anne ise kızıyla birlikte yağmalanan evinden canını zor kurtarır. Los Angeles.'ın bu en haşin gecesinde hayatta kalmaya çalışan 5 kişinin yolu kesişecektir...
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Bulduğu madeni bir türlü işleyemeyen DeMonaco kapsamı genişletmesine rağmen yine tatmin etmiyor... Aksiyon tamam ama sokaklardaki kaos içimize işlemiyor, suçun serbest olmasına yol açan nedenler üzerinden yine herhangi bir söylem yok... Olayla değil, olayın getirdikleriyle ilgilendikçe de vasat bir seri olarak kalıyor... 


Sinyal / The Signal
Yönetmen: William Eubank
Oyuncular: Patrick Davidson, Brenton Thwaites, Olivia Cooke, Beau Knapp
Konu: Nick ve Jonah MIT’de hackleme tutkusu olan iki birinci sınıf öğrencisidir. Bu iki genç, Nick’in kız arkadaşını okumaya gittiği yeni üniversitesine yerleşmesine yardım etmek için onu kendileri götürmeye karar verirler. Bu sırada da yol üstünde gördükleri ilgi çekici yerleri ziyaret ederler. Fakat onlarla uğraşan bir hacker onları bu araba yolculuğunda da yalnız bırakmaz. Hacker’ın yerini tespit ettiklerinde ise onu görmeye gitmekten başka şey düşünemezler.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Bilim kurgu adına iyi örneği zor bulduğumuz dönemde, sinemada keyfini çıkarmak için ideal bir seyirlik... Bahsedildiği kadar yaratıcı olmasa da, senaryosundaki tıkanmaları kolay yoldan aşmaya çalışsa da, vasatın üzerine çıkabiliyor... 


Hayalet / Phantom
Yönetmen: Todd Robinson
Oyuncular: Ed Harris, David Duchovny, William Fichtner, Sean Patrick
Konu: Kaptan, soğuk savaş döneminde inşa edilmiş bir Sovyet denizaltısının, son dönemlerde herkesten sakladığı üzere gerçeklik algısını alt üst eden nöbetler yaşamaktadır. Karısını ve kızını geride bırakarak, geminin nükleer füzelerini ele geçirmeye uğraşan bir grup KGB ajanıyla mücadele etmek zorunda kalacağı gizli bir özel göreve gönderilir. İnsanlığın geleceğini elinde bulunduran kaptan, başarısız olacağı düşünülerek bu işe seçilmiş olduğunu keşfedecektir.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Denizaltı gerilimi denemesinin unutulmaya yüz tutmuşken gösterime girmesi aslında her şeyi anlatıyor... Bir türlü yaratılamayan atmosfer ve temposuzluğuyla, izleyene işkence çektiren filmin gösterimde olduğunu bile unutun bence...  


Barselona’da Bir Yaz Gecesi / Barcelona Nit D’Estiu
Yönetmen: Dani De La Orden
Oyuncular: Alex Monner, Jan Cornet, Claudia Vega, Francesc Colomer
Konu: 18 Ağustos 2013 akşamı Barcelona’da gökyüzü, yüzlerce yıl tekrar etmeyecek bir kuyruklu yıldız geçidiyle ışıl ışıl parıldar. O gece kimi ilişkiler yeşerirken kimi de solar. Tatlı fısıltılarla, tutku, aşk ve gözyaşıyla dolu bir gece. 18 Ağustos 2013 akşamı Barcelona’da 567 aşk hikâyesi yaşandı. Joan da, o gece bütün arkadaşlarını çağırdığı bir akşam yemeği organize eder.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Şehirleri aşk öyküleriyle anlatarak pompalama arzusunun şimdilik son örneği, tamamen ticarete odaklı ve inandırıcılıktan uzağa konuşlanıyor... Birden fazla öykü anlatmaya kalkışan yönetmenin bir türlü hakim olamaması yüzünden, sürekli aksıyor ve ortaya kötü bir yama çıkıyor...


Bir Don Juan Öldürmek
Yönetmen: Sabahattin Sakman
Oyuncular: Süleyman Atanısev, Teoman Kumbaracıbaşı, Pervin Bağdat, Pelin Batu
Konu: Bir hastasının intiharından duyduğu üzüntü ile birinci elden bilimsel araştırmalar yapmak üzere, internetten araştırma yaparak ruhsal sorunlu kadınlar bularak onlarla bağlantı kuran, buluşan ve daha sonra bir cinayete kurban giden idealist bir psikiyatrla ilgili vakanın, sağduyusunu, bir psikolojik sorgulama aleti haline getiren, ayakları yerde, kendini bilen ve nüktedan bir polis tarafından açıklığa kavuşturulmasının hikâyesi.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...


Çöldeki İzler / Tracks
Yönetmen: John Curran
Oyuncular: Mia Wasikowska, Adam Driver, Emma Booth ile Jessica Tovey
Konu: Wasikowska’nın yazar Robyn Davidson’ı canlandırdığı film, yazarın köpeği ve dört deveyle 1977 yılında Avustralya çöllerinde yaptığı yolculuğu konu alıyor. Adam Driver ise, Davidson’ın yolculuğunu kaydeden fotoğrafçı Rick Smolan rolünde. Film, büyüleyici görüntüler eşliğinde nefes kesici bir yolculuğu anlatırken, genç bir kadının meydan okuyuşuyla feminizmden, hikâyenin geçtiği coğrafya nedeniyle sömürgeciliğe kadar pek çok temaya değiniyor.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Tipik amerikan pompalaması, kendini keşfetme yolculuğu manyaklığı romanda çok güzel duruyor ve okurunu kendine çekebiliyor... İş sinemaya geldiğindeyse, manzara yetmiyor... Üstelik çölde yapılan bu yolculuk sadece kendini keşfetmeyle sınırlı kalmayıp, bolca temaya değinmeye çalışınca izleyiciye sadece boş boş bakıp şahitlik etmek kalıyor...


Dizi Ajandası : 21 / 27 Temmuz

$
0
0
İki dizinin sezon finali yaparak veda edeceği, bir de yeni dizinin başlayacağı hafta ekran başına geçmek için meraklandıracak seçenek sunmayan yapımlarla tipik yaz sezonu kuraklığında... Ayın yeni dizilerinin beklentilerin altında kalmasının yarattığı hayal kırıklığının etkisinde geçecek haftada, "The Black Box" ve "Bad Teacher" geri dönmemek üzere giderken, promosyon görselleri ve fragmanları heyecan yaratan "Manhattan" pazar akşamı başlıyor...


Pazartesi:
Backpackers  1x2  Trans-Europe Express  
Longmire  3x8  Harvest
Major Crimes  3x7  Two Options
Mistresses (US)  2x8  An Affair to Surrender
Murder In The First  1x7  Suck My Alibi  
Switched at Birth  3x17  Girl Death Mask (She Plays Alone)
Teen Wolf  4x5  I.E.D.
The Fosters  2x6  Mother
The Listener  5x9  The Fugitive
Under The Dome  2x4  Revelation


Salı:
Chasing Life  1x7  Unplanned Parenthood
Covert Affairs  5x5  Elevate Me Later
Finding Carter  1x4  Now You See Me
Perception  3x6  Inconceivable
Pretty Little Liars  5x7  The Silence of E. Lamb
Rizzoli & Isles  5x6  Knockout
Royal Pains  6x7  Electric Youth
Sullivan & Son  3x6  Lyle & Son
Tyrant  1x5  Hail Mary
Utopia  2x3
Wentworth  2x10  


Çarşamba:
Extant  1x3  Wish You Were Here
Graceland  2x6  The Unlucky One
Hot In Cleveland  5x17  Straight Outta Cleveland
Jennifer Falls  1x7  Three Dates with My Mother
Mystery Girls  1x5  Sister Issues
Rogue  2x9  Oh Sarah
Rookie Blue  5x9  Moving Day
Suits  4x6  Litt the Hell Up
Taxi Brooklyn 1x5  Ambush
The Bridge (US)  2x3  Sorrowsworn
The Divide  1x3  Facts Are The Enemy
Wilfred  4x6  Patterns
Young & Hungry  1x5  Young & Younger


Perşembe:
Defiance  2x6  This Woman's Work
Dominion  1x6  Black Eyes Blue
Gang Related  1x10  El Buey y El Alacran
Married  1x2  The Shower
Rectify  2x6  Mazel Tov
Rush  1x2  Don't Ask Me Why
Satisfaction  1x2  ... Through Admission
The Black Box  1x12  1x13  The Fear / Consequences  [Sezon Finali]
The Honourable Woman  1x4  The Ribbon Cutter
You're the Worst  1x2  Insouciance


Cuma:
Crossbones  1x7  Beggarman
Girl Meets World  1x4  Girl Meets Father


Cumartesi:
Almost Royal  1x7  Nashville
Bad Teacher  1x12  1x13  The Bottle / What's Old Is New  [Sezon Finali]
Cedar Cove  2x2  Letting Go: Part Two
Power  1x7  Loyalty
The Assets  1x5  1x6  Check Mate / A Small Useless Truth


Pazar:
Falling Skies  4x6  Door Number Three
Halt & Catch Fire  1x9  Up Helly Aa
Manhattan  1x1  You Always Hurt the Ones You Love  [Yeni Dizi]
Masters of Sex  2x3  Fight
Ray Donovan  2x3  Gem and Loan
Reckless  1x5  Bloodstone
The Last Ship  1x6  Lockdown
The Leftovers  1x5  Gladys
The Lottery  1x2  Rules of the Game
The Strain  1x3  Gone Smooth
True Blood  7x6  Karma
Unforgettable  3x5  A Moveable Feast
Witches of East End  2x4  The Brothers Grimoire


İlk Bakış: Saving Santa / Zamanda Yolculuk

$
0
0
Noel Baba ile elflerin zaman makinasıyla yolculuğunu anlatan yılbaşı animasyonu “Saving Santa”, olabilecek en alakasız dönemde “Zamanda Yolculuk” adıyla 25 Temmuz’da gösterime giriyor...

“Uçaklar” ve “Tinkerbell: Gizemli Kanatlar”ın yapımcılarının 2013 yapımı filmi “Saving Santa”, iki senarist ve iki yönetmen imzalı... Senaryoyu kotaranlar, kısa animasyon serisi “Madrigal the Secret Witch”den Tony Nottage ve “Breakups with Matt McManus” serisinden Ricky Roxburgh... Yönetmenliğiyse iki tecrübeli isim Leon Joosen ile Aaron Seelman üstlenmiş... Kariyerine Stan Lee ile birlikte çalıştığı “Muppet Babies”le başlayan ve disney yapımlarının karakter yaratıcısı olan Joosen, bolca live/action’da da görev almıştı... Dünyanın en ünlü karakter ve markalarının projelerinde editör olarak çalışarak adını duyuran Seelman, özellikle Lego’ya yaptığı işlerle övgüler almıştı... İkisinin de ilk yönetmenlik deneyimleri... Orjinal seslendirme kadrosunda Newell Alexander, Noel Clarke, Joan Collins, Tim Conway, David Cowgill, Tim Curry, Holly Dorff, Moosie Drier, Pam Ferris ve Martin Freeman yer alıyorsa da, biz yine Yekta Kopan, Ender Yiğit, Ali Gül ile Aysun Topar’ın seslerine mahkumuz...

Yılbaşı adeta sihirli bir zamandır. Bir gecede Noel Baba dünyanın dört bir yanındaki sayısız çocuğa Elf’ler ordusu ve çok özel ren geyiklerinin yardımıyla hediyeler dağıtır. Ama Zamanda Yolculuk söz konusu bu sihirin ardında bilimin olduğunu gözler önüne sermekte...

Zamanda Yolculuk filminde, Noel Baba’nın Kuzey Kutbu’nda yer alan atölyesi binlerce yıldır varlığını sürdürmektedir. Başlangıçta Noel Baba ailesinin ve bir avuç Elf’in yaşadığı dünya, küçük kulübeler ile ren geyiği ahırı ve küçük bir oyuncak atölyesinin yer aldığı mütevazi bir dünyadır. Ancak yıllar geçtikçe dünyadaki nüfus artışına paralel olarak Noel Baba’nın yılbaşında dünya çocuklarına sorumlulukları da artmıştır. Tıpkı yılbaşının sihirli bir yanı olduğu gibi Noel Baba’nın da sihirli güçleri vardır ancak talepleri karşılamaya yetmemektedir. Böylece Noel Baba kendi teknoloji şirketi Santek’i, yılbaşı sabahı tek bir çocuk uyanmadan once tüm dünyada ki çocuklara hediyelerini dağıtmasını sağlayacak teknolojiler geliştirmesi için kurar. Zaman Küresi dünya çocuklarının hediyelerini yılbaşında dağıtabilmesi için Noel Baba’ya dilediği kadar zamanda geri yolculuk yapmasını sağlamaktadır. 

Zamanda Yolculuk filminin ana fikri Tony Nottage’ya aittir. Yazar Ricky Roxburgh’un kaleme aldığı pek çok taslağın ardından senaryo son halini almıştır. Yapımcı Terry Stone “Tony ilk başta bana başka bir fikirle gelmişti” diye anlatıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor “Beğendiğim bir fikir değildi ama ona dedim ki; Başka bir fikrin var mı?”. Onun cevabı ise “ Aslında aklımda bir yılbaşı filmi projesi var ve içinde bugüne kadar hiç kimsenin kullanmadığı unsuru içeriyor. Çocukların çoğu 9 ya da 10 yaşına geldiğinde yılbaşının sihirini kaybederler. Ben onlarda bunu yeniden canlandırmak istiyorum” oldu. 

Hikayeyi hayata geçirmek için yapımcılar, daha once “Küçük Denizkızı” ve “Kuğu Prenses” gibi animasyon klasiklerinde çalışmış olan ve Zamanda Yolculuk filmi ile yönetmenliğe başarılı bir adım atacak olan Leon Joosen’un kapısını çalarlar. Stone: “Animasyon dünyasına yeni bir soluk getirecek birilerini arıyorduk ve bizce Leon tam da aradığımız kişiydi”diye devam ediyor ve sözlerini şöyle bitiriyor: “Bence Leon animasyon dünyasının yükselen yıldızı. O bir deha.” 

Zamanda Yolculuk filminin kahramanı Mucit, Santek’e girip icat yeteneklerini kullanmayı hayal eden bir Elf’tir. Ancak ona küçük bir çocukken seçilen rol bu standarttan uzaktır. Mucit ahırlarda çalışmakta, Noel Baba’nın kızağının ve en iyi arkadaşı Benekli’nin de aralarında olduğu ren geyiklerinin bakımından sorumludur. Ancak az da olsa bir umut vardır. Her sene, yılbaşı gününde Santek her Elf’e kendi icatlarını sunma ve icadın kabul görmesi durumunda ise seçkin Elf’lerden olma imkanı sunmaktadır. Geçmişte her sene başarısızlığa uğramış olan Mucit, bu sene insanların en mutlu yılbaşı anılarını okuyup, bunu tekrar tekrar keyifle yaşamalarını sağlayan yepyeni icadıyla hayallerinin gerçek olabileceğine inanmaktadır. Ama Santek Elf’lerinden biri kıskançlık dolu merak dürtüsüyle Mucit’in icadını bir türlü bırakmak istemez ve düşürerek bozar. Mucit’in bozulan icadı elektrik kesintisine neden olur ve bu esnada Kuzey Kutbu’nu perdeleyerek gizleyen hologram devre dışı kalarak, dünyanın en büyük sırrı açığa çıkar.

Yılbaşı filmi olduğu için normal olarak geçtiğimiz yılın Kasım ayından itibaren birçok ülkede gösterime giren ve beğenilen film, hedeflediği noel eğlenceliği için ideal seçenek olduğunu seyircisine tescil etmişti... Bizde de 3 Ocak’ta gösterime gireceği açıklanan film, ertelemelerden sonra nihayet kendine uygun bir takvim bulabildi ama iş işten geçti bile... Bir de “Saving Santa” nereee “Zamanda Yolculuk” neree demeden geçmeyelim... Bu alakasızlıkla yanlış zamanda gösterime girecek olması en azından çocuklar tatilde, bari onları tavlayalım dedirtmiş olabilir ama onlarda denizde havuzda... Fragmandan görünenler de pek bir şey hissettirmiyor... Yaz ortasında noel heyecanı yaşayan varsa tutmayalım!



İlk Bakış: Jinn / Cin

$
0
0
Dini ve mitolojik kaynaklardan beslenerek ve geleneksel halk hikayesi anlatan fantastik korku “Jinn”, bir kaç ertelemenin ardından “Cin” adıyla 25 Temmuz’da gösterime giriyor...

Amerika yapımı islami korku filmi olmasıyla merak uyandıran filmin yönetmen koltuğunda, senaryoyu da kotaran Ajmal Zaheer Ahmad oturuyor... 2005’te çektiği 33 dakikalık kısa metraj bilim kurgu “Alliance” ile dikkat çeken Ahmad, dört yıl sonra bu kez “It's a Mismatch” ile romantik komediyi denemiş ve yeteri kadar izleyici bulamasa da izleyenleri memnun etmişti... Bu kez korkuya geçiş yapan Ahmad, oyuncu kadrosunu da Ray Park, Serinda Swan, Sibylla Deen, Faran Tahir, William Atherton, Milica Govich, Dominic Rains, Amber Whelan, Walter Phelan ve Shaun Paul Piccinino’dan oluşturmuş...

Otomotiv tasarımcısı olan Shawn, yeni evlendiği eşi Jasmine ile sessiz sakin bir hayat sürmektedir. Ta ki nereden geldiği belli olmayan şifreli bir mesaj ellerine ulaşana kadar... Mesajda Shawn'ın ailesini kuşaklardır etkileyen bir lanetin hala üzerinde olduğunu ve bunun Jasmine'le olan hayatını da tehlikeye atacağı yazmaktadır. Shawn, annesiyle babasını çocuk yaşta kaybettiği için yazılanlara itibar etmez. Ancak tuhaf olaylar gelişmeye başlar. Başına gelenlere bir açıklama bulamayan Shawn, hayatından endişe ederek Gabriel ve Peder Westhoff'a danışmaya karar verir. İkilinin bir şekilde aklına takılan sorulara cevap verebileceğini ummaktadır. Onların ve akıl hastası olan Ali'nin de yardımıyla Shawn, yaşadıklarının düşündüğünün çok da ötesinde olduğunu fark edecektir. Çok eski zamanlardan beri varlığını sürdüren ve ailesini lanetleyen kötücül ruhtan ailesini koruyabilmesi için Shawn'un tek başına ve bütün gücüyle savaşması gerekecektir.

Yerli gerilimin en önemli beslenme kaynağı olunca konuya yeterince doymuş durumdayız... Lakin Amerika’da müslüman yönetmenin neler yaptığını da merak etmemek zor... Konu bildik, işleyiş klişe, türe sıradan bir örnek gibi görünüyorsa da, fragmanı gayet iyi... Amerika’da sınırlı sayıda sinemada 4.4.14 gibi afili bir tarihte gösterime giren film izleyicileri memnut etmişti... Kusurlu bulanların bile sevdiğini söylemesi farklı konuyla karşılaşmalarından da kaynaklanıyor elbet... Yine de bir göz atmakta fayda var...




6 CD'lik Mozaik "Külliyat"ı 22 Temmuz'da Raflarda..

$
0
0
1980 ve 90’ların kült müzik grubu Mozaik'in albümleri 6 CD’lik Box Set olarak ADA Müzik`ten çıkıyor…

Mozaik müzik grubu, 1983 - 1995 arasında kaset olarak yayımlanan dört albümü “Ölümden Önce Bir Hayat Vardır”, “Ardından”, “Çook Alametler Belirdi” ve “Plastik Aşk”ı en sonunda digital ortama aktardı. Albümler Ada Müzik`ten tek bir CD-Set’i içinde piyasaya çıkacak. Aradan geçen bunca zamana karşılık bu setin içinde ilaveten bir şeyler daha var: Mozaik üyeleri arşivlerine dalıp 12 yıl boyunca kayda aldıkları prova çalışmalarından, ev ve konser kayıtlarından tarayarak bir seçki hazırlayıp kutuya “Yayımlanmamış Besteler” ve “Yayımlanmamış Yorumlar” adını verdikleri 5. ve 6. CD’leri eklemişler. Kendileri "bu işi yapmakta bu kadar ileri bir tarihe kadar gecikince dört albümümüzün yanına ilave bir hoşluk eklemek istedik ve arşivdeki kayıtlarımızı ele aldık. Umarız dinleyicilerimizin de hoşuna gider." diyor.

1980 sonrasının "kapalı toplum" atmosferinde, ismi dönemin "özgün müzik" grupları Yeni Türkü, Ezginin Günlüğü ve Bulutsuzluk Özlemi ile birlikte dörtlü olarak anılan Mozaik 1983’teki ilk konserinde dünyanın çeşitli kültürlerinden folk şarkılarını kendine özgü çok sesli ve çok canlı vokal düzenlemeleriyle söyleyerek müzik hayatına başlamıştı. Mozaik buradan hareketle 1995’e kadar klasik batı müziği, çağdaş müzik, rock, senfonik rock, caz, pop caz ve bu topraklardaki makamlara, ritimlere kadar uzanan çok geniş bir yelpazeden harmanladığı ürünler verdi; bunu yaparken "İsminiz bu yüzden mi Mozaik?" sorusuyla çok sık karşılaştı. Çalışma anlarında ve yaptığı müzikte deneyselliğe çok yer veren Mozaik, pek rastlanmayan şekilde hem enstrümantal müzik, hem de türkçe şarkı besteledi ve yine sık rastlanmayan bir biçimde grubun beş bestecisi vardı. Grup 1987 yılına kadar her konserini o sefere özgü bir tema etrafında kurar, konser öncelerinde seyirciye o repertuvarın ruhunu yansıtan (ve yıllarca saklanan) program dergileri dağıtırdı.

Mozaik’in albümleri: Ölümden Önce Bir Hayat Vardır (1983 kaydı), Ardından (1985), Çook Alametler Belirdi (1988) ve Plastik Aşk (1990). 1995`e kadar süren grubun üyeleri, Mozaik’ten sonra farklı şekillerde ve farklı kombinasyonlarla müziğe devam ettiler. Bünyesinde çeşitli müzisyenleri ağırlamış ve son kadrosu Ayşe Tütüncü, Bülent Somay, Mehmet Taygun, Saruhan Erim ve Timuçin Gürer`den oluşan grubun üyeleri arasında Serdar Ateşer, Sumru Ağıryürüyen, Mehmet Tütüncü, Ezel Akay, Levon Balıkçıoğlu, Cem Aksel ve Ümit Kıvanç da ilk akla gelenler.

Mozaik`in tüm albümlerini ve "daha önce yayınlanmamış" parçalarını içeren 6 CD'lik Box Set`i "Külliyat" adıyla piyasaya çıkıyor. Külliyat'ta yer alan albümler 22 Temmuz'ta iTunes'ta ön satışa sunulacak. Ve 29 Temmuz'dan itibaren de 7 gün süreyle sadece iTunes'ta şatışta olacak. 

Albümler 5 Ağustos'tan sonra da tüm dijital kanallarda yayına girecek..

Box Set'te yer alan albümler;
CD1 - ÖLÜMDEN ÖNCE BİR HAYAT VARDIR
CD2 - ARDINDAN 
CD3 - ÇOOK ALAMETLER BELİRDİ
CD4 - PLASTİK AŞK
CD5 - YAYIMLANMAMIŞ BESTELER
CD6 - YAYIMLANMAMIŞ YORUMLAR



Casusluk Hikâyelerinin Sıradışı Kadın Kahramanları

$
0
0
İş Bankası Kültür Yayınları, araştırma- inceleme türündeki Dünya Savaşları’nda Kadın Casuslar başlıklı yeni kitabını okurların beğenisine sunuyor. Yazar Ann Kramer’in kaleme aldığı kitapta dünya savaşlarında görev yapmış ve isimleri hak ettikleri ölçüde anılmayan kadın casusların hikâyeleri anlatılıyor. 

Popüler yayınların ve sinemanın vamp ya da saf tipler olarak klişeleştirdiği kadın casusların, aslında, savaşlar sırasında kendilerini ciddi tehlikelere atarak çok önemli roller üstlendiğini gözler önüne seren kitap, işgal altında casusluk yapan kadınların, düşman hatlarının gerisinde deneyimledikleri maceraların ve başarıların izini sürüyor. 

Ann Kramer’in ciddi bir arşiv çalışması ve araştırma süreci sonrası yayına hazırladığı kitap çevirmen Tülin Er tarafından Türkçeleştirildi. İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle yayınlanan kitabın editörlüğünü ise Devrim Çetinkasap üstlendi.  

Yazar Ann Kramer’in Dünya Savaşlarında Kadın Casuslar başlıklı kitabı İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle raflarda…

Ann Kramer: Londra’da doğan ve eğitimini yine Londra’da tamamlayan Ann Kramer, BBC’de ve çeşitli yayınevlerinde uzun yıllar editör olarak çalışmıştır. Tarih alanında, özellikle de kadınların tarihteki yeriyle ilgili araştırmalarını kitaplaştırdı. Anne Frank, Mandela, Aquitaine’li Eleanor biyografileriyle tanınmaktadır. Ann Kramer, elliye yakın eser sahibidir ve Hastings’te yaşamaktadır. 

Dünya Savaşlarında Kadın Casuslar
Ann Kramer
Çevirmen: Tülin Er
İş Bankası Kültür Yayınları
212 Sayfa
14 TL

İlk Bakış: Walking on Sunshine / İtalya Tatili

$
0
0
Seksenler müziğiyle İtalya ve aşkı bir kez daha seyretmek isteyenleri salonlara çağıran “Walking on Sunshine”, “İtalya Tatili” adıyla 25 Temmuz’da gösterime giriyor...

İngiliz yapımı filmin senaryosunu, ağırlıklı olarak tvye çalışan Joshua St Johnston kotarırken, yönetmenliği de Max Giwa ve Dania Pasquini paylaşıyor... İlk filmlerine 2010’da “StreetDance” ile imza atan ikili, 2012’ye de “StreetDance 2” ve kısa film “What If”i sığdırmıştı... Yine dans ve müzikle dolu bir filmle gelirken, oyuncu kadrosunu da yıldızları parlamak üzere olan isimlerden oluşturmuşlar... Annabel Scholey, Hannah Arterton, Giulio Berruti, Greg Wise, Leona Lewis ve Adrian Palmer bu isimlerden başı çekenler... Filmin asıl yıldızıysa son olarak “Les Miserables”e imza atan prodüktör ve besteci Anne Dudley...

Yapımcı James Richardson orijinal konseptin her zaman tatilde yaşadığımız romantizmi yansıtmak olduğunu söylüyor. Öyle bir film yapmak istedim ki, içinde aşk, tatil, romantizmin bolca olduğu bir film olmalıydı diyor yapımcı. Aslında herkesin yaşadığı ortak duygular ama herkes için büyülü duyguları bir arada toplamaya çalışmışlar filmde. Müzik tabii ki ayrı bir faktördü diyor. Ekip bu duyguları 80’ler müziğiyle birleştirmeye karar vermiş, çünkü asla modası geçmeyen bir şey varsa onun da 80’ler müziği olduğuna inanıyorlar. Film müziklerinin seçiminde ise popüler olan şarkılardan çok hangi şarkı hangi karaktere daha çok uyar diye dikkate alınmış.

Yapımcıya göre filmin en eğlenceli kısmı kast seçimleri olmuş. Tek başına oyuncu olmak yeterli olmadığı için, seçimlerde oyuncular, dans, şarkı gibi aşamalardan geçmişler. Tüm ülkede kast çalışmaları yapmışlar ve herkese böyle bir projenin bir parçası olmak için  şans vermek istemişler. Başta tüm dünyada ünlü oyuncularla çalışma fikriyle yola çıkıldıysa da kast çalışmaları sırasında ekibin fikri oldukça değişmiş; çünkü inanılmaz yetenekler olduğunu fark etmişler ve aralarından gerçekten şans vermek istedikleri isimler çıkmış. Durum böyle olunca yıldızı yeni parlayan ve daha hiç tanınmamış ama yetenek vadeden isimlerle çalışmayı tercih etmişler.

İlk yaz aşkını hatırlıyor musun? Taylor hatırlıyor ve çok büyük bir problemi var; çünkü kız kardeşi unutamadığı aşkıyla evlenmeye karar veriyor. Sarsıntılarla dolu bir aşk hayatı olan Maddie, sonunda aradığı aşkı bulmuştur ve muhteşem bir erkek olan Raf’le evlenmeye karar vermiştir.  İtalya Puglia’da yapılacak düğüne kardeşi Taylor’ı da davet etmiştir. Ortada herkes için sürpriz olacak bir gerçek vardır; Raf, Taylor’ın eski aşkıdır. Aslında hayatının aşkıdır. 

80’lerin hit olmuş ve hala dillerden düşmeyen şarkılarından Human League “Don’t You Want Me Baby”, Madonna “Holiday”, Cyndi Lauper “Girls Just Wanna Have Fun” filmde seyredeceklerimizden sadece birkaçı. 

Yaz neşesi kıvamındaki film, ne kadar güneşli görünse de çok klişe bir konuya sahip... Geri kalan her şey tamam ama, konu ve işleyiş daha önce görmüştük hissi uyandırıyor... 19 Haziran’dan itibaren Avrupa kıtasında dolaşan film, izleyicilerden de olumlu geri dönüş alamıyor... Evet sevimli, neşeli ama çok bildik ve sıradan olduğunda birleşiliyor... Fragmanı da bu kanıyı doğruluyor, ne kadar güzel şarkılar ve koreografiler olursa olsun müzikalde orijinal konu gerekiyor... Tam yaz filmi olsa da, ancak iflah olmaz müzikal tutkunları için geliyor...



İlk Bakış: A Haunted House 2 / Anormal Aktivite 2

$
0
0
Geçtiğimiz yıl beklenenin üzerinde gişe yaparak ses getiren, popüler korku filmlerinin parodisinin devamı “A Haunted House 2”, “Anormal Aktivite 2” adıyla 25 Temmuz’da gösterime giriyor...

2013’ün gişe galiplerinden olan “A Haunted House” daha gösterimleri sürerken devam filmini de garantilemişti... Devam filmi de aynı ekipten gelmiş... Senaryoyu yine Marlon Wayans ve Rick Alvarez kotarırken, yönetmen koltuğunda da Michael Tiddes oturuyor... Wayans’ın başını çektiği oyuncu kadrosunda da Jaime Pressly, Essence Atkins, Gabriel Iglesias, Missi Pyle, Ashley Rickards, Affion Crockett, Steele Stebbins, Rick Overton ve Hayes MacArthur yer alıyor...

Çok sevdiği Kisha’yı bir trafik kazasında kaybeden Malcolm, hayatında yeni bir sayfa açarak iki çocuk annesi Megan ile evlenir. Olaylar günlük paranormal düzenine geri döner. Tüm sıra dışı şeyler onların evini ve çocuklarını bulur. Fakat bu sırada canlanarak hayata geri dönen Kisha’nın mahalleye taşınması hayatlarını alt üst edecektir!

Ülkemizde gecikmeli olarak 9 Mayıs’ta gösterime giren ilk film, yaklaşık 22 bin izleyiciyi salonlara çekmişti... Tamamen bel altı espriler ve gaz çıkarmalara dayanan berbat komedi, buna rağmen çok izlendi ve sevildi... Merakla beklenen devam filmi de 14 Nisan’da gösterime girmiş ve ilk üç gününde bütçesini karşılayıp kârâ geçmişti... Seyircisini pek memnun edemeyen devam filmi, aynı ekiple aynı formülü işleterek ucuza kaçanlardan... İki buçuk dakikalık eziyet yaşatan fragmanından görünenler de facia... Korku parodisi adı altında yine ucuz numaralar, berbat espriler... İlk filmi beğenecek kadar beyinsizseniz, bunu da sakın kaçırmayın...



İlk Bakış: Hercules / Herkül: Özgürlük Savaşçısı

$
0
0
Radical Comics’in çok sevilen “Hercules: The Thracian Wars” grafik romanını temel alan fantastik aksiyon uyarlaması “Hercules”, “Herkül: Özgürlük Savaşçısı” adıyla 25 Temmuz’da gösterime giriyor...

Klasik haline gelen daha önce çizgi film ve tv dizisi olarak uyarlanan Steve Moore imzalı grafik roman bu kez beyazperdeye geliyor... 2013 yapımı tv filmi “The Sixth Gun” uyarlamasıyla övgüler alan Ryan Condal ile “Terra”nın senaristi Evan Spiliotopoulos’un kotardığı senaryoyu peliküle alan isim popüler gişe filmlerinin yönetmeni Brett Ratner... 1998 yapımı “Rush Hour” ile adını duyuran Ratner, komedi başta olmak üzere her türe göz kırpmış ve tam stüdyoların istediği gibi filmler çıkaran bir isim... Son olarak 2011’de “Tower Heist” adlı saçmalığa imza atan yönetmen yarattığı hayal kırıklığını unutturma amacında... “Herkül”ü Dwayne Johnson’ın canlandırdığı kadronun diğer oyuncuları Ian McShane, Rufus Sewell, Joseph Fiennes, Irına Shayk, Peter Mullan, John Hurt, Issac Andrews, Ingrid Berdal, Rebecca Ferguson, Aksel Hennie, Reece Ritchie ve Tobias Santelmann... 

Hem insan hem efsane olan Herkül, Thrace ülkesindeki kanlı bir savaşa son vermeye yardımcı olmak için bir grup paralı askere liderlik yapar. Doğuştan acılar çekmiş biri olan Herkül, bir tanrının gücüne sahiptir ama bir insanın çektiği acıyı hisseder. Yönetmen Brett Ratner’ın tüm zamanların en destansı aksiyon kahramanlarından birini cesurca işlediği filmde kötüler, Herkül’ün efsanevi gücünü akla gelmeyecek şekilde sınayacaktır.

Doğaüstü öğelerin olmadığı, gerçekçi bir dünyada geçen klasik efsanenin yepyeni bir versiyonu olan film, oyuncu kadrosu ile dikkat çekiyor... Ratner’ın varlığı da sıkılmama garantisi gibi... Yılın merakla beklenen yapımlarından biri olarak fazla gecikmeden dünyayla aynı anda vizyona giriyor... Yılın ikinci Herkül filmi, vasat fragmanıyla pek heyecan yaratamıyor ve efektlerle 3 boyut hatırına izlenebilir gibi görünüyor... Peş peşe çekilen uyarlamaların kabak tadı verdiğini düşünmeyenler için biçilmiş kaftan...



İlk Bakış: Among The Living / Dehşet Kasabası

$
0
0
Yaz sezonunun festival gözdelerinden biri olan ve “bazı sırların ortaya çıkartılmaması gerekir” sloganını kullanan Fransa yapımı korku gerilim “Aux yeux des vivants”, “Dehşet Kasabası” adıyla 25 Temmuz’da gösterime giriyor...

İngilizce adıyla “Among The Living”, Alexandre Bustillo ve Julien Maury ikilisinin son filmleri... İlk filmleri “À l'intérieur / İçerde” ile 2007 yılına damga vuran ikili, büyük heyecan yaratmış ama aynı başarıyı ikinci filmlerinde tekrarlayamamıştı... Prömiyeri Toronto’da yapılan 2011 yapımı “Livide / Korkunç Hazine”nin beklentilerin altında kalmasını unutturmak üzere geliyorlar bu kez...  Tanıdık isimlerle donatılmış oyuncu kadrosu da Anne Marivin, Theo Fernandez, Francis Renaud, Zacharie Chasseriaud, Damien Ferdel, Fabien Jegoudez, Nicolas Giraud, Béatrice Dalle, Jeanne Faucheur, Chloé Coulloud ve Dominique Frot’tan oluşuyor...

3 arkadaş bir gün okulu asıp terk edilmiş bir lunaparka keşfe giderler. Fakat bu virane lunaparkta onların görmek isteyeceğinden fazlası vardır. Maskeli bir adam tarafından sürüklenmekte olan zincirlenmiş bir kadın görürler ve paniğe kapılmalarının sonucunda fark edilirler. Korkuya kapılan gençler durumu polise bildirse de geçmişteki vukuatlarından dolayı polis tarafından ciddiye alınmazlar. İşte tam da o gece birisi onların evlerini tek tek ziyaret edecek ve Klarence ile tanışma vakti gelecektir.

Hakkında çok fazla bilgi olmayan filmin künyesi gayet iyi, sırf yönetmenleri için bile izlenir... Festivallerden sonra soluğu 30 Nisan’da ülkesindeki gösterimlerde alan film, izleyicisini de memnun etmiş durumda... Abuk sabuk Amerikan korku filmleri yağmurunda olduğumuzu da düşünürsek, Avrupa işleri nefes aldırmak üzere geliyor... Mis gibi fragmanıyla da gaz veren, iştah açan filmi merakla bekliyoruz...



İlk Bakış: Wadjda / Vecide

$
0
0
Suudi Arabistan'da bir kadın tarafından çekilen ilk uzun metrajlı film olan ve prömiyerini Venedik Film Festivali'nde yaparak geçtiğimiz yılın en çok konuşulan filmlerinden biri haline gelen “Wadjda”, “Vecide” adıyla 25 Temmuz'da Başka Sinema kapsamında izleyiciyle buluşuyor...

Haifaa Al-Mansour'un ülkesindeki tüm sosyal engellere karşın çekimlerini tamamladığı film, küçük bir kız olan Wadjda'nın bir bisiklet sahibi olup arkadaşı Abdullah ile yarışmak için verdiği mücadeleyi konu ediniyor. Oyuncu kadrosu da Reem Abdullah, Waad Mohammed, Abdullrahman Al Gohani, Ahd, Sultan Al Assaf, Alanoud Sajini, Rafa Al Sanea, Dana Abdullilah, Rehab Ahmed ve Nouf Saad’dan oluşuyor...

Riyad’ın çeperlerinde yaşayan 10 yaşındaki Wadjda baskıcı ve tutucu çevresine rağmen eğlenmeyi seven, girişken ve her zaman sınırları zorlayan bir kızdır. Aynı mahallede oturduğu Abdullah bir gün onu kız olduğu için aşağılar ve ikili kavga eder. Bu kavganın ardından yeşil bir bisikleti gören Wadjda’nın aklında tek bir şey vardır: O bisiklete sahip olmak ve Abdullah’ı bir bisiklet yarışmasında geçmek. Toplumun bisikletli bir kızı hoş karşılamayacağını düşünen annesinden izin ve para koparamayan Wadjda, para biriktirmeye karar verir. Tam gerekli parayı biriktiremeyeceğini düşündüğü sırada bir Kur’an yarışması olduğunu ve ödülün 1000 riyal olduğunu öğrenir. Yarışma hiç de kolay olmayacaktır ancak Wadjda hayalleri için savaşmaya hazırdır.

Prömiyerinden itibaren festivallerin gediklisi olan 2012 yapımı film, izleyicilerin gönlünü fethetmiş ve yirmiden fazla ödülle taçlanmıştı... Ki ülkesinin ilk oscar aday adayı başvurusunu da yaptırarak ilklerin filmine dönüştü... Bizde festivallerin gediklisi olduktan sonra izlemeyenler için vizyona giriyor... Suudi Arabistan’ın sosyal yapısını ve kadın olmanın ne demek olduğunu anlatan, dokunduran ve iç burkan filmi şiddetle tavsiye ediyoruz...




İlk Bakış: Muska

$
0
0
Son yıllarda örnekleri çoğalan ama birbirinin kopyası konularla mehter takımı hızında gelişim gösteren yerli korku sinemasının şimdilik son denemesi “Muska”, 25 Temmuz'da gösterime giriyor...

Genelde olduğu gibi yine bir ilk film Muska... 2006’dan bu yana birçok film ve dizide yardımcı yönetmen olarak pişen Özkan Çelik ilk uzun metraj denemesinde... Senaryoyu da Serhan Nasırlı ile birlikte kotarmış... Sezgin Erdemir, Tanju Tuncel, Aslı Şahin, Taylan Güner, Hakan Karsak ve Efe Karaman da oyuncu kadrosunda başı çeken isimler...

Celal 30 yaşlarında, bir gazetede yazar olarak çalışmaktadır. Kadınlara düşkün biridir, sevgilisini aldattıktan sonra evden kovulur ve kendine kalacak bir yer aramaya başlar. Kızlara olan düşkünlüğü yüzünden başına her türlü bela gelmiştir. En yakın arkadaşı bile Celal'i evine almak istemez. Kiralık bir oda bulur. Ev döküntü bir haldedir. Kalmak istemez fakat evde kalan genç ve güzel bir kız olan Yasemin'i görünce ev ile ilgili düşünceleri tamamen değişir. Celal’in verdiği bu karar, hayatının akışını tamamen değiştirecek, karanlık ve geri dönülmez bir yola girmesine sebep olacaktır.

Yine klasik işleyiş, kapı gıcırtıları, fısıldayan kadınlar, ölüler, metruk ev ve meşhur tam tam sesleriyle üretilmeye çalışılan atmosfer... Kötü fragmanından anladığımız bunca yıldır farklı isimlerden bolca örnek gelmesine rağmen korku/gerilim sinemamız halen yerlerde sürünüyor...  Anlaşılan iyi örnekler gelene kadar vasatlarla idare edeceğiz... Yine de en azından efektlerinin düzgün, senaryosunun atomu parçalayacak iddiası taşımadan derli toplu olmasını umarak bekliyoruz...



Atma İçine, Negatif Duygunu “Streskop”a Döşe

$
0
0
Zaman internet zamanı, her an her şeyden haberdar olma zamanı... Bolca yayın mecrası sayesinde, kıyıda köşede hiçbir olay kalmıyor artık... Anında haberimiz oluyor ve içimizden tepki taşıyor... Bu tepkileri facebook ve twitter’dan gösteriyoruz genellikle... Ama artık tam da tepkileri göstermek için keyifli bir mecra var... “Negatif duygunu döşe sloganını” kullanan kıtlama dert küpünüz “Streskop” yayında...

İlk tohumları arkadaşlar arasındaki bir sohbette atılmış... Sadece anlık stresleri yazabileceğimiz ve birbirimizin adını kim olduğunu bilmeden rahatça sadece ama sadece stres, dert, endişe yani negatif düşüncelerimizi yazmak için bir ortam yapmak istemişler...  Streslerini, negatif düşüncelerini yazan üyelere site içinde bir jargon uydurmak için yabik, yazılan negatiflik makalelere de döşeme demek ilk adım olmuş... İkinci adım da, uzun yazıların okunmayacağı düşüncesiyle 255 karakter sınırı eklenmiş... Bu arada artan üye sayısıyla ilk tepkiler gelmeye başlamış... Sitenin mobil uygulamasının olmaması döşeme konusu edilmesi sonrasında, mobil uygulamaya da kavuşmuş yabikler... 

Facebook, twitter, ekşi ve benzeri sözlüklerin olduğu yerde, farklı ve yeni mecrayı kabul ettirmek zordur... Bu kulvarda zoru başarmış sitelerden biri olan “Streskop” yayında altıncı ayında şu sıralar... Yabiklerin her şeyi yazmaya başladığı ama yine mutsuzluğun ağırlıkta olduğu içeriğiyle koşusuna devam ediyor... Hem de farkını göstererek... Twitter’daki gibi döşemeyi takip etmeler, facebook’taki gibi arkadaş olmalar yok...

Döşemeleri yabik olmadan okumak mümkün... Yabik olmanın herhangi bir kontrol süzgeci yok, tanınmadan içini dökme fırsatını değerlendirdiğinizde puanlar kazanıyorsunuz... Bu puanların toplamıyla site jargonuna uygun rozetler kazanmak mümkün... Döşemeler yabikler arasında oylamaya da tabii bu arada...

Hindi gibi düşünüp durmayanların, derdin, tasanın, tepkinin dile geldiği bir mecra Streskop... “Kıtlama dert küpünüz” dese de, twitter’ın karanlık tarafı... Herkesin karanlık tarafından dökülenlerin oluşturduğu bir mutsuzluk sergisi...


Venedik Film Festivali’nde Yarışacak Filmler Açıklandı

$
0
0
Venedik 2014 listesi, Joe Dante, Peter Bogdanovich, Lars von Trier, Joshua Oppenheimer’in yeni filmleri ve çok daha fazlasıyla karşımızda.

Hafta başında Toronto Uluslararası Film Festivali’nin başlangıç listesini açıklamasının ardından, Venedik için galasını yapacaklarının havasını atma sırası. Alejandro Gonzalez Inarritu’nun  ‘Birdman’  i açılış filmi olarak onaylanırken, liste Toronto Uluslararası Film Festivali ile paylaşılacak filmler ve Venedik’e özgü ümit vaat edici gösterimlerin karışımından oluşuyor.

Fatih Akın’dan ‘The Cut’, Joshua Oppenheimer’den ‘The Look of Silence’ın devamı ‘The Act of Killing’,Peter Bogdanovich’den ‘She is Funny That Way’,Joe Dante’den ‘Burying the Ex’,Laika’dan animasyon ‘The BoxTrolls’ ,Lars von Trier’den yönetmen kurgusuyla ‘Nymphomaniac’ın ikinci yarısı, Ulrich Saidl’den ‘In The Basement’,Michael Almereyda’dan ‘Cymbeline’, ayrıca Hong Sang-Soo, Quentin Dupieux, James Franco ve  Roy Andersson’dan yeni filmler de listede bulunmakta.

‘99 Homes, Manglehorn, Good Kill, The Humbling, Pasolini, Hungry Hearts’ ise aynı zamanda Toronto Uluslararası Film Festivali’nde de yer alacak filmlerden bazıları. Evet, kimilerinin umduğunun aksine Terrence Malick  veya  Werner Herzog yok, ama dediğimiz gibi umut vaat edici bir dizi gösterim var.

Ek olarak Türk sinemasının 100. yılı sebebiyle Ömer Lütfi Akad’ın “Gelin” (1973) filminin restore edilmiş versiyonu “Venedik Klasikleri” başlıklı programda yer alacak. Festivalin “Ufuklar” kategorisinde de Türkiye’den Alin Taşçıyan jüri koltuğunda oturacak.

27 Ağustos’ta başlayacak festivalin söz konusu listesi:

YARIŞMA PROGRAMI
Fatih Akın The Cut
Roy Andersson A Pigeon Sat on a Branch Reflecting on Existence
Ramin Bahrani 99 Homes
Rakhshan Bani-Etemad Ghessha (Tales)
Xavier Beauvois La rancon de la gloire
Saverio Costanzo Hungry Hearts
Alix Delaporte Le dernier coup de marteau
Abel Ferrara Pasolini
David Gordon Green Manglehorn
Alejandro Gonzalez Inarritu Birdman or The Unexpected Virtue of Ignorance
Benoit Jacquot 3 Coeurs (Three Hearts)
Andrei Konchalovsky The Postman’s White Nights
Mario Martone Il Giovane Favoloso
Kaan Müjdeci Sivas
Francesco Munzi Anime Nere
Andrew Niccol Good Kill
David Oelhoffen Loin des hommes
Joshua Oppenheimer The Look of Silence
Shinya Tsukamoto Nobi (Fires on the Plain)
Wang Xiaoshuai Red Amnesia

YARIŞMA PROGRAMI DIŞINDA
Emir Kusturica ve diğerleri Words With Gods (diğer yönetmenler: Guillermo Arriaga, Amos Gitai, Mira Nair, Warwick Thornton, Hector Babenco, Bahman Ghobai, Hideo Nakata, Alex de la Iglesia)
Peter Bogdanovich She’s Funny That Way
Peter Ho-sun Chan Dearest
Lisa Cholodenko Olive Kitteridge
Joe Dante Burying The Ex
Edoardo De Angelis Perez
Davide Ferrario La Zuppa Del Demonio
James Franco The Sound And The Fury
Amos Gitai Tsili
Sabina Guzzanti La Trattativa
Ann Hui The Golden Era
Im Kwontaek Make-Up
Barry Levinson The Humbling
Manoel de Oliveira The Old Man of Belem
Gabriele Salvatores Italy In A Day
Ulrich Seidl In The Basement
Anthony Stacchi, Annable Graham The Boxtrolls
Lars Von Trier Nymphomaniac Volume II (long version) Director’s Cut

UFUKLAR
Naji Abu Nowar Theeb
Salome Alexi Line of Credit
Michele Alhaique Senza Nessuna Pieta
Michael Almereyda Cymbeline
Benoit Delepine, Gustave Kervern Near Death Experience
Renato De Maria La Vita Oscena
Quentin Dupieux Realite
Veronika Franz, Severin Fiala I Spy/I Spy
Hong Sangsoo Hill of Freedom
Duane Hopkins Bypass
Mohsen Makhmalbaf The President
Ami Canaan Mann Your Right Mind
Franco Maresco Belluscone Una Storia Siciliana
Elçin Musaoğlu Nabat
Josh Safdie, Ben Safdie Heaven Knows What
Ognjen Sviliviv These Are the Rules
Chaitanya Tamhane Court


Fatih Akın’ın “The Cut”ından İlk Fragman

$
0
0
Fatih Akın’ın merakla beklenen yeni filmi “The Cut”ın ilk fragmanı görücüye çıktı...

Tahmin edildiği üzere “The Cut”ın galasının Venedik Film Festivali’nde yapılacağı açıklandı. Festivalin en merakla beklenen filmlerinden biri olan ‘The Cut’ hakkında, “Tahar Rahim’in oynadığı karakterin film boyunca tek bir kelime söylemediği, biraz Charlie Chaplin biraz da tıpkı Sergio Leone gibi tipik batı karakteri olduğu” dışında pek bir şey bilinmiyordu.

Dün çıkan ilk fragman sayesinde, biliyoruz ki kahramanımız bir soykırımdan kurtulduktan sonra ikiz kızlarıyla yeniden buluşmanın arayışları içinde... 

1915 Mardin: Bir gece, Türk Jandarma Kuvvetleri tüm Ermeni erkekleri yerlerinden sürer. Genç demirci Nazareth Manoogian ailesinden ayrılmıştır. Soykırım dehşetinden kurtulduktan yıllar sonra kızlarının yaşadığı haberini alır. Ve ayak izlerini takibe başlar. Mezopotamya çöllerinden, North Dokota’nın ıssız, çorak ovalarına sürüklenir... Güçlüklerle dolu bu yolculuğunda yardımsever, melek gibi karakterlerden şeytanın insan formuna, çok değişik insanlarla karşılaşır.

Zorlu bir drama gibi görünen, aynı zamanda Akın Gazi, Simon Abkarian, ve George Georgiou‘nun da rol aldığı filmin senaryosunda Akın’a ek olarak Mardik Martin’in de imzası bulunuyor... Almanya, Küba, Kanada, Ürdün ve Malta'da çekilen filmin görüntü yönetmenliğini de iki kez oscar adayı olan Rainer Klausmann üstlenmiş... 



Vizyona Giren Filmler : 25 Temmuz

$
0
0
Dokuz filmin vizyona girdiği hafta, nicelikteki zenginliğini niteliğe yansıtamayan ve daha önce görmüştüm hissi veren örneklerle dolu... Fantastik aksiyon “Herkül: Özgürlük Savaşçısı”, yerli korku “Muska”, Amerikan yapımı müslüman işi korku “Cin” ve korku parodisi “Anormal Aktivite 2” en çok öne çıkan filmler... Noel animasyonu “Zamanda Yolculuk”, şen şakrak müzikal “İtalya Tatili”, Avrupa patentli iki gerilim “Korku Yolu” ve “Dehşet Kasabası” da diğer seçenekler... İki senelik gecikmeyle gelen “Vecide” ise haftanın en iyisi ve kaçırılmaması gerekeni... 


Herkül: Özgürlük Savaşçısı / Hercules
Yönetmen: Brett Ratner
Oyuncular: Dwayne Johnson, Ian McShane, Rufus Sewell, Joseph Fiennes, Irina Shayk
Konu: Hem insan, hem efsane olan Herkül, Thrace ülkesindeki kanlı bir savaşa son vermeye yardımcı olmak için bir grup paralı askere liderlik yapar. Doğuştan acılar çekmiş biri olan Herkül, bir tanrının gücüne sahiptir ama bir insanın çektiği acıyı hisseder. Tüm zamanların en destansı aksiyon kahramanlarından birinin cesurca işlediği filmde kötüler, Herkül’ün efsanevi gücünü akla gelmeyecek şekilde sınayacaktır.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...


Muska
Yönetmen: Özkan Çelik
Oyuncular: Sezgin Erdemir, Tanju Tuncel, Aslı Şahin, Taylan Güner
Konu: Celal 30 yaşlarında, bir gazetede yazar olarak çalışmaktadır. Kadınlara düşkün biridir, sevgilisini aldattıktan sonra evden kovulur ve kendine kalacak bir yer aramaya başlar. En yakın arkadaşı bile Celal’i evine almak istemez. Kiralık bir oda bulur. Ev döküntü bir haldedir. Kalmak istemez fakat evde kalan genç ve güzel bir kız olan Yasemin’i görünce ev ile ilgili düşünceleri tamamen değişir. Celal’in verdiği bu karar, hayatının akışını tamamen değiştirecektir.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...


Cin / Jinn
Yönetmen: Ajmal Zaheer Ahmad
Oyuncular: Dominic Rains, Ray Park, William Atherton, Faran Tahir
Konu: Otomotiv tasarımcısı olan Shawn, yeni evlendiği eşi Jasmine ile sessiz sakin bir hayat sürmektedir. Ta ki nereden geldiği belli olmayan şifreli bir mesaj ellerine ulaşana kadar. Mesajda Shawn’ın ailesini kuşaklardır etkileyen bir lânetin hâlâ üzerinde olduğunu ve bunun Jasmine’le olan hayatını da tehlikeye atacağı yazmaktadır. Tuhaf olaylar gelişmeye başlar. Kötücül ruhtan ailesini koruyabilmesi için Shawn’un tek başına ve bütün gücüyle savaşması gerekecektir.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
İslami öğelerle bezeli bir Amerikan işi olması merak ettiriyor ama sonuç facia... Bildik mevzular, kötü oyunculuklar ve senaryoyla tam bir ömür törpüsü... Bitirmek için çok sabırlı olmak gerek... 


Zamanda Yolculuk / Saving Santa
Yönetmenler: Leon Joosen ile Aaron Seelman
Konu: Noel Baba, birkaç Elf’le birlikte küçük kasabasında yaşamaktadır. Aradan geçen binlerce yılda, yılbaşında hediye bekleyenlerin sayısı katlanarak arttığı için Noel Baba bazı değişiklikler yapmak zorunda kalır. Santek adındaki şirkette çalışmakta olan zeki Elf’ler, Noel Baba’nın her evi bir gecede dolaşarak dünyanın dört bir yanında yaşayan çocuklara oyuncaklarını dağıtabilmesini sağlayacak bir zaman makinesi yaparlar.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Dağıtımcılarımızın bu hafta şapkadan çıkardığı tavşan, yanlış zamanda yanlış yerde... Anca noel tatili döneminde tutabilecek üstelik ev sineması için üretilmiş vasat bir filmi vizyonda görmek facia...


Korku Yolu / In Fear
Yönetmen: Jeremy Lovering
Oyuncular: Iain De Caestecker, Alice Englert, Allen Leech
Konu: Tom ve Lucy, tatil yapmak için bir taşra moteline doğru yola çıkarlar. Fakat motele giden tüm yolların tabelalarında birer gariplik vardır. Genç çift, karanlığın çökmesiyle birlikte motele vaktinde varamamaktan korkar. Birden aynı yollardan geçip durduklarını fark ederler. Dar yollardan oluşan bir labirentin içinde sıkışmışlardır. Kendi arabalarında tuzağa düşürülmüşlerdir. Göremedikleri biri, onlarla oyun oynamaktadır. Güvende oldukları tek yerin, arabanın içi olduğuna karar verirler.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
İyi başlayan ve ortalarına kadar da gayet iyi giden film, olmadık yerde hiç de gerekli olmayan açıklamalara girişince zayıflayan ama buna rağmen vasatı aşabilen bir deneme... 


Anormal Aktivite 2 / A Haunted House 2
Yönetmen: Michael Tiddes
Oyuncular: Marlon Wayans, Jaime Pressly, Ashley Rickards, Scott Bur
Konu: Çok sevdiği Kisha’yı bir trafik kazasında kaybeden Malcolm, hayatında yeni bir sayfa açarak iki çocuk annesi Megan ile evlenir. Olaylar günlük paranormal düzenine geri döner. Tüm sıra dışı şeyler onların evini ve çocuklarını bulur. Fakat bu sırada canlanarak hayata geri dönen Kisha’nın mahalleye taşınması hayatlarını alt üst edecektir.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Tüm esprilerini bel altından çıkaran berbat bir filmin devamının gelmesine halen şaşırıyorum... Düpedüz yaratıcılık yoksunu bir parodi bu... Köpeğin üzerine kasa devrilmesine gülecek kadar sünger beyinliyseniz tam da size göre... 


Dehşet Kasabası / Aux Yeux Des Vivants – Among The Living
Yönetmenler: Julien Maury ile Alexandre Bustillo
Oyuncular: Chloe Coulloud, Lannick Gautry, Francis Renaud, Beatrice Dalle
Konu: 3 arkadaş bir gün okulu asıp terk edilmiş bir lunaparka keşfe giderler. Fakat bu virane lunaparkta onların görmek isteyeceğinden fazlası vardır. Maskeli bir adam tarafından sürüklenmekte olan zincirlenmiş bir kadın görürler ve paniğe kapılmalarının sonucunda fark edilirler. Korkuya kapılan gençler durumu polise bildirse de geçmişteki vukuatlarından dolayı polis tarafından ciddiye alınmazlar. İşte tam da o gece birisi onların evlerini tek tek ziyaret edecek ve Klarence ile tanışma vakti gelecektir.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...


İtalya Tatili / Walking on Sunshine
Yönetmenler: Max Giwa ile Dania Pasquini
Oyuncular: Annabel Scholey, Hannah Arterton, Giulio Berrutti, Greg Wise
Konu: Maddie, sonunda aradığı aşkı bulmuştur ve muhteşem bir erkek olan Raf’le evlenmeye karar vermiştir. İtalya Puglia’da yapılacak düğüne kardeşi Taylor’ı da davet etmiştir. Ortada herkes için sürpriz olacak bir gerçek vardır; Raf, Taylor’ın eski aşkıdır. Aslında hayatının aşkıdır.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...


Vecide / Wadjda
Yönetmen: Haifaa Al Mansour
Oyuncular: Waad Mohammed, Reem Abdullah, Abdullrahman Al Gohani, Sultan Al Assaf
Konu: Riyad’ın çeperlerinde yaşayan 10 yaşındaki Wadjda tutucu çevresine rağmen eğlenmeyi seven, girişken ve her zaman sınırları zorlayan bir kızdır. Aynı mahallede oturduğu Abdullah, bir gün onu kız olduğu için aşağılar ve ikili kavga ederler. Bu kavganın ardından yeşil bir bisikleti gören Wadjda’nın aklında tek bir şey vardır: O bisiklete sahip olmak ve Abdullah’ı bir bisiklet yarışmasında geçmek. Annesinden izin ve para koparamayan Wadjda, para biriktirmeye karar verir.
İlk bakışını şurdan okuyabilirsiniz...
Suudi Arabistan’da kadın olmanın ne demek olduğuna dair iç burkan bir belge... Hâlâ izlemediyseniz kaçırmayın...


Viewing all 3916 articles
Browse latest View live