Quantcast
Channel: Kayıp Paylaşımlar Koleksiyoncusu
Viewing all 3898 articles
Browse latest View live

Cem Mumcu’dan İnsan Hayatının Saklı Karmaşık ve Sihirli Yanı : Karmakarışık Sarmaşık

$
0
0
Yazar, yayıncı ve psikiyatrist Cem Mumcu, yeni kitabı “Karmakarışık Sarmaşık” ile yaklaşık sekiz yıllık bir aradan sonra okuyucularıyla buluştu. Mumcu, bu altıncı ve yeni kitabıyla birlikte yüz yetmiş öyküye ulaşan “Bin bir İnsan Masalları” serisini de rekora taşıdı. Yaşamın saklı, karmaşık ve sihirli yanını cesaretle okuyucusuna sunan Mumcu, her bir öykünün okuyucu belleğinde bir başka deneyim adresine çıkacağı iddiasını da bir hayli güçlendirdi. “Karmakarışık Sarmaşık” Okuyan Us Yayınevi etiketiyle Kasım ayının ortasında raflardaki yerini aldı.

Cem Mumcu, Karmakarışık Sarmaşık’ la beraber altı kitap ve yüz yetmiş öyküye ulaşan “Bin Bir İnsan Masalları” serisi ile insan doğasının en saklı odalarına cesaretle giriyor. Yazar, yayıncı ve psikiyatrist Mumcu, yaşamın saklı, karmaşık ve sihirli yanını okurlarına sunmaya devam ediyor. “Karmakarışık Sarmaşık” Okuyan Us Yayınevi etiketiyle okuyucusuyla buluşuyor.

Her bir öyküyle okurlarını farklı bir deneyimin en orta yerine davet eden Mumcu, bu yepyeni deneyim hakkında; “Orada saklanmak, utanmak, korkmak yok. Aklın görevi bitiyor, kalp başlıyor anlamaya. Bu, kanatlarının olduğunu, uçmayı ölesiye isterken öğrenmek gibi, gerçek bir özgürlük deneyimi.” diyor. Mumcu, öyküler aracılığıyla okuru kendi kendisinin “aklını kaşıklamaya” çağırırken, kendimizin ve hayatın karmaşıklığıyla barışmamız için de bir kapı aralıyor. Bugüne dek kendimizi pekiyi anladığımızı düşünürken o, “kendimiz sandığımız” ile savaşmaya devam ediyor.

Kendi deyimiyle “Karmakarışık Sarmaşık” bir ülke olan Türkiye’de başlattığı bu benzersiz projede Cem Mumcu, serinin her kitabını, yazıldığı dönemde dert ettiği, çözdüğü, kavradığı ve dile getirebildiği konular ile isimlendiriyor, her bir kitabın ismi de özel temaları temsil ediyor.

"Mumcu bu insanlık trajedisinin arkeolojisiyle ne zaman bu denli iç içe geçti, bu kazıda kimlere çıraklık etti, bu genç yaşta nasıl böyle 'karnavalesk' bir ustalık edindi bilemiyorum. Ancak dünya edebiyatında da ender rastladığımız birbirinden çarpıcı ironilerin ışıltısıyla ilerleyen bu ilginç yazının, deliliğimizin evrensel mantığını olağanüstü doğru biçimde dokuyan bu ilginç yazarın masallarına, 'dünya durdukça duracak' demekte haklı olduğuma inanıyorum." Leylâ Erbil

Yazar, Yayıncı Ve Psikiyatrist Cem Mumcu Yeni Kitabı “Karmakarışık Sarmaşık” İle 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda
Tarih: 20 Kasım 2016, Pazar
Saat: 15:00
Mekan: TÜYAP
Hol: 3. Salon No 206

Karmakarışık Sarmaşık / Cem Mumcu
Okuyan Us Yayınları, Edebiyat / Öykü Dizisi
Sayfa Sayısı: 148
15,00 TL



Barış Soydan'dan Bir Darbe Polisiyesi : Cemaatçinin Ölümü

$
0
0
2014 yılında yayımlanan “Boruotu Cinayeti” adlı romanı ile tanıdığımız Barış Soydan, kahramanı Ufuk Lodos ile yeni maceraya yelken açıyor... “Cemaatçinin Ölümü” Labirent Yayınları etiketiyle 21 Kasım’da raflarda...

Barış Soydan, ilk romanı ile bizde pek yüz verilmeyen ve çok örneği olmayan “Politik Polisiye”de önemli bir boşluğu doldurmuştu. “Boruotu Cinayeti” bizi toplumsal konuları dert edinen bir yazarla tanıştırmıştı. Sürükleyici bir romandı ve özellikle finali çok iyiydi. Boruotu’nun halüsinasyona yol açması ve Ufuk Lodos’un da cinayeti boruotu kullandıktan sonra çözmesi, ya tüm bunlar halüsinasyonsa sorusunu sorduruyordu ki şahaneydi... Okumayanlara tavsiye etmeden geçmeyeyim. Yeni romanı da merakla bekliyoruz elbette diyerek pası bültene atayım...

Barış Soydan’ın Labirent Yayınları’ndan çıkan yeni romanı “Cemaatçinin Ölümü”, usta yazar Ahmet Ümit’in sözleriyle şöyle anlatılıyor: “Barış Soydan, darbeye giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşeli olmadığını bir kez daha gösteriyor. Ufuk Lodos, gerçek olmasını isteyeceğimiz kadar sıradışı bir karakter.”

Cemaatçinin Ölümü’nün odağında, Cemaat’in devlet imamlığıyla suçlanan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Gündüz’ün esrarengiz ölümü var. Barış Soydan’ın ilk romanının da kahramanı olan Ufuk Lodos, Mehmet Gündüz’ün ölümü üzerindeki sır perdesini aralarken, Cemaatçi bir bürokratın geçmişine doğru yolculuğa çıkıyor.

Malatya’nın Yenidoğan ilçesinde, dindar bir çevrede yetişen Gündüz’ün ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’ni kazanmasında Cemaat’in payı büyüktür. Ama “bu dünyadan çok ahirete önem veren” karısı Mahinur’dan farklı olarak, Mehmet Gündüz, dünyevi zevklere düşkün, beş yıldızlı otelleri, pahalı mağazaları seven bir kişidir. İktidar - Cemaat savaşının patlamasından kısa süre önce solcu edebiyat öğretmeni Pınar Çevikel’e âşık olur. Başlangıçta, Pınar’ın politik konulardaki “keskin” fikirlerini törpülemeyi umut etmiştir. Ama bu ilişkide değişen Pınar Çevikel değil Mehmet Gündüz olacak, Cemaat’ten uzaklaşmaya başlayacaktır. Tam o sırada Cemaat - İktidar savaşı patlak verir; Mehmet Gündüz, Cemaat’in devlet imamı olmakla suçlanır. Cemaat’e yönelik operasyonda gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan kısa süre sonra cesedi bulunur. Ufuk Lodos’un araştırması korkunç bir gerçeği ortaya çıkartacaktır.

Barış Soydan, yeni romanında, bir Cemaatçinin şüpheli ölümü etrafında 15 Temmuz darbesine giden yolu, Cemaat’in devlette nasıl örgütlendiğini anlatırken, bir yandan da medyanın içine düştüğü, düşürüldüğü acınası hallerle, kendi gazetecilik geçmişiyle hesaplaşıyor.

Ufuk Lodos, idealist, verdiği ödünlerle korkmadan yüzleşen bir roman kahramanı olarak ve Boruotu Cinayeti’ndeki misyonunu devam ettirerek Türk edebiyatındaki yerini sağlamlaştırıyor.

Cemaatçinin Ölümü / Barış Soydan 
Labirent Yayınları, Kasım 2016
Sayfa Sayısı: 240
22,00 TL


Sanat Tutkunları İçin : “İşte Van Gogh”, “İşte Warhol”

$
0
0
Yayıncılık dünyasının yepyeni üyesi hep kitap; dünyanın seçkin sanat yayıncılarından Laurence King’in hazırladığı “İşte” adlı benzersiz diziyi sanat tutkunlarıyla buluşturuyor. Sanat tarihi konusunda şimdiye kadar benzeri yapılmamış bir çalışma olan diziden ilk olarak İşte Van Gogh ve İşte Warhol kitapları raflarda yerini aldı.

Bacon, Caravaggio, Cézanne, Dalí, Gaudi, Gauguin, Goya, Kandinsky, Leonardo da Vinci, Magritte, Matisse, Monet, Pollock, Rembrandt, Van Gogh, Warhol, Frank Lloyd Wright. Farklı ülkelerden, farklı akımlardan, sanat dünyasında iz bırakmış 17 sanatçı. Ödüllü çizerlerin kitaplara özel çizdikleri illüstrasyonlarla her biri kendi başına da bir sanat eseri adayı olan 17 kitap. 

Serinin ilk kitabı İşte Van Gogh’la The Guardian tarafından “2014’ün En İyi Grafik Kitapları” arasında gösterilen İşte adlı dizi, sanat tarihi konusunda şimdiye kadar benzeri yapılmamış bir çalışma. hep kitap, İşte dizisiyle sanatseverleri keyifli bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor. Özgün çizimlerle de desteklenen diziden, ilk önce İşte Van Gogh ve İşte Warhol Türkiye’deki okurlarla buluşuyor.

Bugünkü popülerliğinden uzak, yalnızlığa boğulmuş bir hayat, bütün dünyanın gizemini çözmeye çalıştığı kesik bir kulak, inançta ve doğada aranan teselli, alıcı bulamayan tablolar ve delilik şüphesi altında kalmış bir deha: İşte Van Gogh. Sanat tarihçisi George Roddam’ın bilgi birikimi ile ödüllü çizer Sława Harasymowicz’in bu kitaba özel çizimleri birleşiyor ve insanlık tarihinin kimilerine göre en önemli ressamına ışık tutuyor.

Alışılagelmişin dışında saç rengi, sanatının bir parçası olan gösterişli yaşamı ve herkesin hafızasında yer etmiş çalışmaları ile Andy Warhol, popüler kültürün en önemli isimlerinden biri. Sanat tarihçisi Catherine Ingram ve İşte Warhol kitabına özel çizimleri ile Andrew Rae, daha fazlasını merak edenler için sahne ışıklarının gölgede bıraktığı yerlere dalarak, hastalıklarla geçen bir çocukluk, mağaza vitrinleri, gece kulüpleri, New York ve ölüm korkusu arasında sizi bir sanatçının adımlarını takip etmeye çağırıyor.

İşte Van Gogh ve İşte Warhol 18 Kasım’dan itibaren hep kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.

“Bu kısa ama hoş görünümlü kitaplar karışık fikirleri ve tarihi, ustalıkla anlatıyor.” Rachel Cooke
(The Guardian’da “En İyi Grafik Kitapları” belirleyen gazeteci)

“Ingram’ın yaklaşımı Tolstoy’un, sanatın duygusal etkiyle ilgili olduğu tezini doğruluyor. Gerçeklerin durağan bir örgüsünü vermek yerine hem aydınlatıcı hem de çok insani, yaşayan bir hikâye anlatıyor. Sonuç: dehasından ödün vermeyen davetkâr bir kitap.” Maria Popova, Brainpickings

“Rae’nin ayrıntılara gösterdiği özen harikulade: Çizimler sanatçının çevresinin, yetiştirilme tarzının canlı bir resmini sunmaya ve özel anlarına hayat vermeye yardımcı oluyor.” Rachael Steven, Creative Review

“Etkili, bilgilendirici ve eğlenceli.” School Library Journal

George Roddam ve Sława Harasymowicz hakkında:
George Roddam Birleşik Krallık ve Birleşik Devletler’deki üniversitelerde sanat tarihi dersi vermektedir. Araştırmaları öncelikli olarak Avrupa modernizmlerine odaklanır ve bu konuda sayısız makale yayımlamıştır. 

Çizer Sława Harasymowicz ise Arts Foundation Bursu’na (2008) ve Victoria ve Albert Müzesi Çizim Ödülü’ne (2009) layık görülmüş, Polonyalı bir sanatçıdır. Projelerinin arasında 2012 yılında yayımlanan The Wolf Man’in (Kurt Adam, Sigmund Freud’un en ünlü vakasının çizgi romanı) ardından, Londra’daki Freud Müzesi’ndeki tek kişilik sergi ve Krakow Entografya Müzesi’ndeki tek kişilik sergi (2014) yer alır.

Catherine Ingram ve Andrew Rae hakkında:
Catherine Ingram, bağımsız bir sanat tarihçisidir. Courtauld Institute of Art’ta 19. yüzyıl sanatı üzerine tamamladığı yüksek lisans eğitiminden sonra Oxford’daki Trinity College’da doktoraya başlamıştır. Doktorasını bitirdikten sonra Oxford’da, Magdalen College’da Prize Fellow olarak görev almıştır. Ayrıca Tate Gallery’de kurslar yönetmiş ve South London Gallery’de asistanlık yapmıştır. 

Çizer Andrew Rae ise Peepshow adındaki illüstratör kolektifinin bir üyesidir ve animasyon alanlarında dünya çapında firmalarla çalışmıştır.

İşte Van Gogh
Yazar: George Roddam
İllüstrasyonlar: Sława Harasymowicz
Çevirmen: Deniz Öztok
Hep Kitap - İşte Sanat Kitapları Dizisi
Sayfa Sayısı: 80
29,00 TL

İşte Warhol
Yazar: Catherine İngram
İllüstrasyon: Andrew Rae
Çevirmen: Kami Emirhan
Hep Kitap - İşte Sanat Kitapları Dizisi
Sayfa Sayısı: 80
29,00 TL

Ilija Trojanow’dan İktidarı Sorgulayan Çarpıcı Bir Roman : İktidar ve Direniş

$
0
0
Bulgar asıllı Alman yazar Ilija Trojanow’un iktidarı sorguladığı çarpıcı romanı “İktidar ve Direniş” Can Yayınları’ndan raflarda…

Metodi ile Konstantin, küçük bir Bulgar kentinde beraber geçirdikleri okul yıllarından bu yana birbirlerinden nefret ederler. Metodi Popov eski bir devlet güvenlik memuru, Konstantin Şaytanov ise uzun yıllarını siyasi tutuklu olarak geçirmiş rejim muhalifidir. Bulgaristan’da komünist rejimin çökmesinin ardından Konstantin, adaletin nihayet yerini bulması arzusuyla geçmişin intikamını almak için fırsat kollamaya başlar. Oysa hayat, tercihini hep güçten ve güçlüden yana kullanan Metodi’ye çok daha cömert davranmış, kirli sicilini temizleyip yeni bir başlangıç yapabilme fırsatını sunmuştur. 

“İhanet, adın ne senin?”
Bir muhalif. Bir kariyerist. İşkenceci ve kurban…

Bulgar asıllı Alman yazar Ilija Trojanow’un son romanı İktidar ve Direniş, otoritenin kaynağını sorgulayan, sorgulatan, sıkı bir kitap. İktidarın ve onu temsil edenlerin meşruluk sosuna buladıkları şiddet taktiklerini açığa vururken, baskıya karşı direnme hakkının aldığı biçimlere de dikkat çekiyor.
İktidar ve Direniş, söyleyecek sözü olan, sarsıcı bir metin.

ILIJA TROJANOW, 1965’te Bulgaristan’da doğdu. 1971’de anne ve babasıyla beraber Yugoslavya ve İtalya üzerinden Almanya’ya kaçtı ve siyasi sığınmacı olarak kabul edildi. Ailesi bir yıl sonra Kenya’ya yerleşti. Almanya’da geçirdiği 1977-1981 yılları hariç olmak üzere, Trojanow 1972-1984 yılları arasında ailesiyle birlikte burada Nairobi’de yaşadı. 1984-1989 arasında Münih’te hukuk ve etnoloji öğrenimi gördü; fakat öğrenimini yarıda bıraktı. 1989’da ağırlıklı olarak Afrika edebiyatı yayımlayan Marino Verlag’ı kurdu. Trojanow 90’lı yıllar boyunca Afrika’yı dolaştı. 1999’da ise Bombay’a yerleşti. 2003-2007 yılları arasında Capetown’da yaşadı. 2002’den bu yana Almanya PEN Merkezi üyesi olan Trojanow, bugün Viyana’da yaşıyor.

İktidar ve Direniş / Ilija Trojanow
Çeviri: Melike Öztürk
Tür: Roman
Sayfa sayısı: 487 Sayfa
Fiyatı: 33,5 TL
Yayın tarihi: 15 Kasım 2016


14. idefix Sanal Kitap Fuarı başladı!

$
0
0
“Türkiye’nin online kitabevi” idefix.com, 21 Aralık tarihine kadar  kitapseverlerin merakla beklediği Sanal Kitap Fuarı’nın 14.’sünü düzenliyor. idefix.com Sanal Kitap Fuarı; 2000 yayınevi, 150 bin çeşit kitap, yüzde 75’e varan indirim, imzalı kitaplar, yazar tavsiyeleri ile tam bir kitap şölenine dönüşüyor.

“Türkiye’nin online kitabevi” idefix.com, 21 Kasım-21 Aralık tarihleri arasında gelenekselleşen sanal kitap fuarının 14.’sünü düzenliyor. idefix.com Sanal Kitap Fuarı, imzalı kitaplar, yazar tavsiyeleri, yüzde 75’e varan indirim, çekilişler ve sürpriz etkinlikler ile renkleniyor.

Her yıl kitap severlerden daha fazla ilgi gören idefix.com Sanal Kitap Fuarı’nda Altın Kitaplar, Ayrıntı Yayınları, Can Yayınları, Doğan Kitap, Everest Yayınları, İletişim Yayıncılık, İş Bankası Kültür Yayınları, İthaki Yayınları, Metis Yayıncılık ve Yapı Kredi Yayınları’nın aralarında bulunduğu 2000 yayınevi okuyucularla buluşuyor. Çok satanlardan klasiklere, yeni çıkanlardan en çok okunanlara kadar zengin kitap içeriği yüzde 75’e varan indirimlerle okuyucuların beğenisine sunuluyor. Bir ay sürecek fuarda kitapseverler, indirimin yanı sıra, 50 TL ve üzeri alışverişlerinde ücretsiz kargo ve taksit seçeneklerinden de faydalanabiliyor. Konforlu ve şık e-kitap okuma deneyimi sunan elektronik okuyucu devi Kobo ve Türkçe içerikte yüzlerce e-kitap da 14. idefix Sanal Kitap Fuarı’nda yer alıyor. 

Yazarlar kitaplarını imzalayacak
14. idefix.com Sanal Kitap Fuarı’nda  Ahmet Ümit, Ayşe Kulin, Buket Uzuner, Enis Batur, Hikmet Anıl Öztekin, İpek Çalışlar, İskender Pala, Mine Kırıkkanat, Murat Menteş, Mümin Sekman, Nazan Bekiroğlu ve Yılmaz Özdil kitapları okurlara yazarlarından imzalı olarak ulaştırılıyor.

“2016’nın En İyi 50 Romanı”
idefix.com kitap seçmekte zorlanan okurlar için 2016 yılı içerisinde basılan binlerce roman arasından “2016’nın En İyi 50 Romanı” listesini hazırladı. Yazarların önerileri, okurların tavsiyeleriyle hazırlanan liste, idefix sanal kitap fuarı boyunca, size fikir verecek.

Hedef 6.000.000 ziyaretçi
Sanal kitap fuarı, 1 ay boyunca kitabın en avantajlı adresi olacak. Geçtiğimiz yıl 3.800.000 kişinin ziyaret ettiği fuarı bu sene 6.000.000 kişinin ziyaret etmesi hedefleniyor.


Yılın Son Film Festivali ile “Randevu”nuz Var!

$
0
0
Dünya sinemasının en seçkin örnekleri, 19. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde bir araya geliyor. Sinema ile yılın son ‘randevu’su, 16- 22 Aralık tarihleri arasında. 

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Fatih Belediyesi’nin destekleriyle Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından gerçekleştirilen Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali, 19. kez sinemaseverler ile buluşmaya hazırlanıyor.

Toronto, Venedik ve Sundance gibi dünyanın önde gelen festivallerinde gösterilmiş ve ödüle layık görülmüş hem eleştirmenler hem de seyirci tarafından tam not almış, yılın en başarılı filmleri, 2016 biterken Türkiye’deki sinemaseverlerin karşısında olacak.

Yepyeni bölümler
“Sinema Tarih Buluşması” ve “Anısına” seçkilerinin yanı sıra festival filmleri bu yıl, geçen yıllardan farklı olarak, Aç gözünü!, Günümüz İspanyol Sineması ve Gastronomik Devrim başlıkları altında gösterilecek.

Festivalin bu yıl en çok dikkat çeken seçkileri; Günümüz İspanyol Sineması ve Gastronomik Devrim. Randevu İstanbul, bundan böyle her yıl farklı bir ülkenin sinemasına odaklanmayı planlıyor. Sinema sanatının ve sinema endüstrisinin gelişimini farklı coğrafyalar özelinde takip etme fırsatı sunacak bu bölümün bu yılki konuğu ise İspanya. 2016’da İspanya’da gösterime girmiş en iyi İspanyol filmlerinden oluşan seçki köklü bir gelenekten güç alarak geleceğe uzanan İspanyol sinemasınının bugününe ayna tutacak.
Festivalin bir diğer yeni seçkisi Gastronomik Devrim.  Bu yeni seçki, festivalde dünya gastronomi gündeminin nabzını tutmaya hazırlanıyor. Dünyada 2016’nın en fazla ilgi gören ve en çok tartışılan gastronomi filmlerinin yer aldığı seçkide kendi ülkelerinde birer mutfak devrimi yaratarak birer dünya yıldızı olan şeflerin gerçek hikayelerini anlatan filmler ağırlıkta. Farklı kültürlerin gelenekten geleceğe uzanan mutfak kültürleri üzerine çok özel birer sinema deneyimi sunan bu seçkideki filmlerin Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu büyük mutfak hareketine ilham vermesi ve katkıda bulunması bekleniyor. 

Festival afişinde Hitchcock izleri
Randevu İstanbul'un bu yılki afişi; Sinema, Empire Türkiye ve Arka Pencere dergilerinin görsel yönetmeni, tasarımcı Bilgehan Aras'ın elinden çıktı. Efanevî tasarımci Saul Bass'ın, büyük usta Alfred Hitchcock'un 1958 tarihli şaheseri “Vertigo” için hazırladığı kült afişten izler taşıyan tasarıma hakim olan helezonik figür, tüm sinemaseverleri Randevu İstanbul'un büyüleyici film seçkisinde kaybolmaya çağırıyor.

16- 22 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivaldeki 30’a yakın film, Fatih Cinemaximum Historia ve Beyoğlu Atlas sinemalarında gösterilecek. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin her zaman olduğu gibi en prestijli ve özgün parçası olan söyleşi ve etkinliklerin bu yılki adresi ise kültür merkezleri olacak. 

2016 yılında dünya festivallerinde boy gösteren, seyirciyi ve eleştirmenleri perdeye kilitleyen, sinema aşkının tazeleneceği, birbirinden iddialı en yeni filmleri keşfetmenin yolu yine “19. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali”nden geçecek.


Rilke’den Bir Genç Kadına Mektuplar

$
0
0
Nora Kitap’ın Eylül ayında “Genç Şaire Mektuplar” ile başlattığı Rainer Maria Rilke serisi ikinci kitap “Bir Genç Kadına Mektuplar” ile sürüyor. Alman lirik şiirinin önemli temsilcisi Rilke’nin her kitabını şiddetle tavsiye etmeden geçmeyelim. 

Elinizdeki kitap, 1969 yılında intihar eden bir kadına gönderilen mektuplardan oluşuyor. 1919’dan 1924 yılına dek süren bu mektuplaşma, döneminin en büyük şairi olarak nitelendirilen Rilke’yle, yaşama tutunmak için Rilke’yi seçen bir kadının, Lisa Heise’nin ismini bir araya getiriyor.

Şair ve kadın!

Mutlaka okuyun!

“Rilke’nin şahsında, bütün o harikulade korkulardan ve ruhun bütün sırlarından en fazla etkilenmiş insanı, bu dünyanın en ince, en ruh dolu insanını sevdim.” Paul Valéry

“Rilke’nin elinden, baştan sona mükemmel olmayan hiçbir şey çıkmamıştır.” Stefan Zweig

Bir Genç Kadına Mektuplar / Rainer Maria Rilke
Çevirmen: Semih Uçar
Türü: Edebiyat
Yayınevi: Nora Kitap, 1. Baskı Kasım, 2016
Sayfa: 48
Fiyat: 6 TL


Latin Amerika Edebiyatının En Çok Konuşulan Yazarlarından Roberto Bolaño’dan Lümpen Roman

$
0
0
Latin Amerika edebiyatının usta edebiyatçılarından Roberto Bolaño’nun hayattayken yayımladığı son kitabı “Lümpen Roman” Can Yayınları etiketiyle raflarda.

“Onlar bir türlü gerçekleşmeyen ama gerçekleşmek üzere olan bir şeyi bekliyorlardı.”

“Artık bir anne ve evil bir kadınım, oysa kısa bir süre öncesine kadar bir suçluydum. Kardeşimle ben öksüz kalmıştı .Bu, bir şekilde her şeyi haklı çıkarıyordu. Kimsemiz yoktu. Ve her şey bir gecede olmuştu.”

Anne babaları bir trafik kazasında ölünce erkek kardeşiyle Roma’da yapayalnız kalan Bianca, iki gizemli adamın eşliğinde yetişkinlerin dünyasına adım attığında, başkalarının olduğu kadar kendisinin de derinlerinde yatan en karanlık yönlerini keşfedecektir.

Latin Amerika edebiyatının usta edebiyatçılarından birisi olan Roberto Bolaño’nun hayattayken yayımladığı son kitabı olan Lümpen Roman, erişkinliğin kıyısında şekillenen bir özgür irade öyküsü.

ROBERTO BOLAÑO: 1953’te Şili’de doğdu. Çocukluğunu Şili’de, ilkgençliğini Meksika’da geçiren Roberto Bolaño yirmili yaşlarda Avrupa’ya giderek Katalonya’ya yerleşti. Geçimini bekçilik, mevsimlik işçilik, bulaşıkçılık gibi işlerden sağlarken bir yandan da şiirler ve romanlar kaleme aldı. İlk çocuğunun dünyaya gelmesinin ardından gelirini artırmak amacıyla düzyazıya ağırlık vermeye başladı. Vahşi Hafiyeler (1998) romanıyla Rómulo Gallegos ve Herralde ödülleri başta olmak üzere birçok ödül kazanmasıyla Latin Amerika edebiyatının Boom kuşağından beri en önemli romancısı olarak gösterildi, eserleri birçok dile çevrildi. 2003’te 50 yaşında Barcelona’da öldü.

LÜMPEN ROMAN / Roberto Bolaño
Çeviri: Seda Ersavcı
Tür: Roman
Sayfa sayısı: 123 sayfa
Fiyatı: 12  TL
Yayın tarihi: 15 Kasım 2016



2016’nın En İyi Albümleri Listeleri: Decibel’s Top 40

$
0
0
Metal müzik dergisi Decibel 2016’nın en iyi albümlerini sıraladı ve Aralık sayısında duyurdu. Türün dinleyici olmadığım için yorumlamak bana düşmez. Eski topraklar Testament, Diamond Head ve Neurosis kendine yer bulmuşken, Khemmis, Nails ve Oathbreaker gibi genç gruplar da listede yer alıyor. Dergiye göre 2016 yılında türün zirvesine çıkan “Hunted” ile Amerikalı doom dörtlüsü Khemmis olmuş... Grubun albümünün henüz çok taze olduğunu ve Ekim ayında yayımlandığını da hatırlatmış olayım... Albümü dinlemek isterseniz play tuşuna basmanız yeterli...

Decibel’s Top 40 Albums of 2016
40. The Dillinger Escape Plan – Dissociation
39. Eternal Champion – The Armor of Ire
38. Venomous Concept – Kick Me Silly VC III
37. Aluk Todolo – Voix
36. Inverloch – Distance | Collapsed
35. Eerie – Eerie
34. Sumac – What One Becomes
33. Child Bite – Negative Noise
32. Inquisition – Bloodshed Across the Empyrean Altar Beyond the Celestial Zenith
31. Cult of Luna & Julie Christmas – Mariner
30. Graves at Sea – The Curse that Is
29. Chthe’ilist – Le Dernier Crépuscule
28. Phobocosm – Bringer of Drought
27. Testament – Brotherhood of the Snake
26. SubRosa – For this We Fought the Battle of Ages
25. Bölzer – Hero
24. Neurosis – Fires Within Fires
23. Mizmor – Yodh
22. Wretch – Wretch
21. Virus – Memento Collider
20. Oathbreaker – Rheia
19. Ghoul – Dungeon Bastards
18. Diamond Head – Diamond Head
17. Meshuggah – The Violent Sleep of Reason
16. Destroyer 666 – Wildfire
15. Crowbar – The Serpent Only Lies
14. Funeral Moth – Transience
13. Blood Ceremony – Lord of Misrule
12. Asphyx – Incoming Death
11. Trap Them – Crown Feral
10. Cobalt – Slow Forever
9. Gorguts – Pleiades Dust
8. Hammers of Misfortune – Dead Revolution
7. Inter Arma – Paradise Gallows
6. Gehennah – Too Loud to Live, Too Drunk to Die
5. Abbath – Abbath
4. Oranssi Pazuzu – Värähtelijä
3. Blood Incantation – Starspawn
2. Nails – You Will Never Be One of Us
1. Khemmis – Hunted


2016’nın En İyi Albümleri Listeleri: Uncut's Top 75

$
0
0
İngiltere çıkışlı müzik dergisi Uncut her zaman olduğu gibi yine bol bol yeni keşif fırsatı veren bir liste yaparken büyük isimlerle de harmanlamış. Yıl içinde kaybettiğimiz isimlerden David Bowie’yi zirveye yerleştiren dergi, Leonard Cohen’i de dördüncü sıraya yerleştirmiş. Radiohead, Nick Cave & The Bad Seeds ve PJ Harvey de ilk onda kendine yer bulmuş. 

Uncut‘s Top 75 Albums of 2016
01 David Bowie – Blackstar
02 Radiohead – A Moon Shaped Pool
03 Nick Cave & The Bad Seeds – Skeleton Tree
04 Leonard Cohen – You Want It Darker
05 Ryley Walker – Golden Sings That Have Been Sung
06 PJ Harvey – The Hope Six Demolition Project
07 Sturgill Simpson – A Sailor’s Guide To Earth
08 Anohni – Hopelessness
09 Teenage Fanclub – Here
10 Beyonce – Lemonade
11 Thee Oh Sees – A Weird Exits
12 Brian Eno – The Ship
13 Drive-By Truckers – American Band
14 Bon Iver – 22, A Million
15 Wilco – Schmilco
16 Hiss Golden Messenger – Heart Like A Levee
17 Cavern Of Anti-Matter – Void Beats/Invocation Trex
18 Solange – A Seat At The Table
19 Lambchop – Flotus
20 Angel Olsen – My Woman
21 William Tyler – Modern Country
22 The Avalanches – Wildflower
23 Margo Price – Midwest Farmer’s Daughter
24 Paul Simon – Stranger To Stranger
25 Iggy Pop – Post Pop Depression
26 Cate Le Bon – Crab Day
27 Shirley Collins – Lodestar
28 Case/Lang/Veirs – Case/Lang/Veirs
29 Kendrick Lamar – Untitled Unmastered
30 Frank Ocean – Blonde
31 Cass McCombs – Mangy Love
32 75 Dollar Bill – Wood/Metal/Plastic/Pattern/Rhythm/Rock
33 King Gizzard & The Lizard Wizard – Nonagon Infinity
34 Lucinda Williams – The Ghosts Of Highway 20
35 Eleanor Friedberger – New View
36 Jenny Hval – Blood Bitch
37 Tim Hecker – Love Streams
38 Chris Forsyth & The Solar Motel Band – The Rarity Of Experience
39 Shovels & Rope – Little Seeds
40 Lets Eat Grandma – I, Gemini
41 Anna Meredith – Varmints
42 Brigid Mae Power – Brigid Mae Power
43 Roisin Murphy – Take Her Up To Monto
44 Okkervil River – Away
45 King – We Are King
46 Swans – The Glowing Man
47 Handsome Family – Unseen
48 Skepta – Konnichiwa
49 Christine & The Queens – Chaleur Humaine
50 Kevin Morby – Singing Saw
51 Underworld – Barbara Barbara We Face An Uncertain Future
52 Various Artists – Day Of The Dead
53 Hinds – Leave Me Alone
54 Robbie Fulks – Upland
55 Soundwalk Collective W/Jessi Paris Smith & Patti Smith – Killer Road
56 Danny Brown – Atrocity Exhibition
57 Maxwell – Blacksummers’ Day
58 Kaitlyn Aurelia Smith – Ears
59 Billy Bragg & Joe Henry – Shine A Light
60 Ty Segall – Emotional Mugger
61 John Cale – MFans
62 Ian William Craig – Centres
63 Richmond Fontaine – You Can’t Go Back If There’s Nothing To Go Back To
64 Gruff Rhys – Set Fire To The Stars
65 Emma Pollock – In Search Of Dangerfield
66 Charles Bradley – Changes
67 Steve Gunn – Eyes On The Lines
68 The Coral – Distance Inbetween
69 Allen Toussaint – American Tunes
70 Kiran Leonard – Grapefruit
71 The Comet Is Coming – Channel The Spirits
72 Oren Ambarchi – Hubris
73 Heron Oblivion – Heron Oblivion
74 Melt Yourself Down – Last Evenings On Earth
75 Psychic Temple – III


2016’nın En İyi Albümleri Listeleri: Mojo’s Top 50

$
0
0
Sevdikleri isimlerin her albümünü listelerine alan Mojo dergisi yine bu alışkanlığından vazgeçmemiş ve majör isimlerin ağırlıkta olduğu bir liste hazırlamış. 10 Ocak 2016’da aramızdan ayrılan David Bowie zirvede yer alırken onu Nick Cave & The Bad Seeds, Lambchop, Leonard Cohen, Iggy Pop, Paul Simon ve PJ Harvey de ilk onun ağır topları. 

MOJO – Best LPs of 2016
01 David Bowie – Blackstar
02 Michael Kiwanuka – Love & Hate
03 Nick Cave & The Bad Seeds – Skeleton Tree
04 Lambchop – Flotus
05 Leonard Cohen – You Want It Darker
06 Iggy Pop – Post Pop Depression
07 Frank Ocean – Blonde
08 Paul Simon – Stranger To Stranger
09 PJ Harvey – The Hope Six Demolition Project
10 Heron Oblivion – Heron Oblivion
11 Radiohead – A Moon Shaped Pool
12 Beyonce – Lemonade
13 Teenage Fanclub – Here
14 Charles Bradley – Changes
15 The Cult – Hidden City
16 Bon Iver – 22, A Million
17 Dinosaur Jr – Give A Glimpse Of What Yer Not
18 Syd Arthur – Apricity
19 Modern Studies – Swell To Great
20 Bob Dylan – Fallen Angels
21 Ryley Walker – Golden Sings That Have Been Sung
22 Solange – A Seat At The Table
23 Kevin Morby – Singing Saw
24 Car Seat Headrest – Teens Of Denial
25 Skepta – Konnichiwa
26 Cass McCombs – Mangy Love
27 Case/Lang/Veirs – Case/Lang/Veirs
28 Angel Olsen – My Woman
29 Thee Oh Sees – A Weird Exits
30 The Monkees – Good Times!
31 Fat White Family – Songs For Our Mothers
32 The Still – The Still
33 Suede – Night Thoughts
34 David Crosby – Lighthouse
35 Field Music – Commontime
36 Wilco – Schmilco
37 James Blake – The Colour In Anything
38 William Bell – This Is Where I Live
39 White Denim – Stiff
40 Chance The Rapper – Coloring Book
41 Steve Gunn – Eyes On The Lines
42 Anohni – Hopelessness
43 Bitchin Bajas & Bonnie ‘Prince’ Billy – Epic Jammers And Fortunate Little Ditties
44 Meilyr Jones – 2013
45 Kendrick Lamar – Untitled Unmastered
46 Christine & The Queens – Chaleur Humaine
47 Van Morrison – Keep Me Swinging
48 The Comet Is Coming – Channel The Spirits
49 Nada Surf – You Know Who You Are
50 The Divine Comedy – Foreverland


Özgür Turan’dan Evliliğe, Kadına ve Yalnızlığa Dair Bir Roman : Su'yun Gölgesi

$
0
0
Özgür Turan'ın ilk romanı Su'yun Gölgesi, Yitik Ülke Yayınları'nca yayımlandı. Daha önce yine Yitik Ülke'den Rehberine Kulak Ver adlı bir ebeveynlik kitabı yayımlanan Özgür Turan, ilk romanında insan ilişkilerine dramatik bir bakış açısıyla eğiliyor. Bireyin yalnızlığını, kadının kendisiyle yüzleşmesini ustaca kaleme alan Turan, evlilik odağında bir kurguyla okuru selamlıyor. Kitabın arka kapak yazısında okura şöyle sesleniliyor:

Bir evlilik nerede biter?
Londra'da ateşten duvarlarla kaplı bir otel odasında mı?
Gece gündüz yanıp sönen telefon ekranında mı?
Gölgene yenik düştüğünde kim tutar seni?
Annen mi, dostların mı, erkeğin ya da kadının mı?
Sen kendini tutabilir misin?
Gölgenle dans edebilir misin?

Mutlu olduğunu sandığı evliliği içinde arzularına engel olamayıp başka sulara yelken açan Su, gölgesinin karanlığında kaybolarak gerçek benliğiyle yüzleşiyor. Su'yun kendisini tanıma yolculuğu, annesiyle olan ilişkisini sorgulaması ve etrafındaki kadın dostlarının dertlerinin de iç içe geçmesiyle derinleşiyor. 

Su'yun Gölgesi, Londra'dan İstanbul'a uzanan, zaman zaman Marmaris'in bir köyünde sarpa saran bir hikâye. Şehir hayatının boşluklarında kaybolmuş kadınların hikâyesi. Yaraları kabuk bağlamış anneler ve kızlarının hikâyesi. Birbirinde gölgesini bulmuş bir adam ve kadının hikâyesi. Su gibi akabilecekken yolları tıkanan bir evliliğin hikâyesi...

Su'yun Gölgesi, Özgür Turan, Roman, Yitik Ülke Yayınları, Kasım 2016, 116 Sayfa, 15 TL


Osamu Dazai'nin Başyapıtı “Batan Güneş” Yeniden Türkçede

$
0
0
Edebiyat ve edebiyat dışı eserler yayımlamak için bu yıl İstanbul'da kurulan ve “Okurlarımıza iyi kitaplar sunmak en büyük hedefimiz.” mottosuyla ilk kitaplarını Ekim ayında yayımlayan Olvido Kitap, Japon Edebiyatının en önemli yazarlarından Osamu Dazai’yi yeniden okurlarla buluşturuyor.

Ekim ayında, 20. yüzyılın en büyük sosyologlarından ve düşünürlerinden Norbert Elias’ın “Sosyoloji Nedir” ve Alman yazar Will Heinrich’in romanı “Kralın Laneti”ni yayımlayan Olvido Kitap’ın üçüncü kitabı, türk okurun uzun zamandır unuttuğu bir yazarı yeniden hatırlatıyor. İntihar denemeleriyle edebiyat tarihinde ilginç bir yer edinen Japon yazar Osamu Dazai’nin romanı “Batan Güneş” 1995’de yapılan baskının ardından unutulmuştu. Bu önemli romanı Olvido Kitap yeniden hatırlatıyor. Dazai’yi raflarda yeniden görmek büyük keyif. Umarız yazarın özyaşam öyküsü olan “İnsanlığımı Yitirirken”i de yeniden raflarda görürüz diyerek pası bültene atayım... 

Batan Güneş, “Doğan Güneşin Ülkesi” olarak bilinen Japonya’nın savaş sonrasına dair çarpıcı bir roman.

Hem hayatı hem de yazdıklarıyla Japonların en ilginç yazarlarından biri olan Osamu Dazai’nin en karakteristik eseri Batan Güneş; varoluş, birey ve toplum çatışması gibi sorunları unutulmaz karakterleri üzerinden ele alıyor. Arka planda savaştan çıkmış, sosyal düzeni, ekonomisi, insanları alt üst olmuş bir ülke; özelde ise dağılıp giden bir ailenin hüzünlü öyküsüdür anlatılan.

Esin Talu Çelikkan’ın Türkçeleştirdiği Batan Güneş, büyük trajedileri -Japon minimalizmine yakışır şekilde- sakin ve duru bir üslupla birleştiren, 
eşsiz bir roman...

Batan Güneş / Osamu Dazai
Çeviri: Esin Talu Çelikkan
Editör: Türkân Topçu
Olvido Kitap, Kasım 2016
Dağıtım Tarihi: 24.10.2016
Sayfa Sayısı: 128
Fiyat: 16 TL


Vizyona Giren Filmler : 25 Kasım

$
0
0
İkisi yerli altı filmin vizyona girdiği haftaya damgayı yönetmenler vuruyor. Murat Şeker’in sevilen serisinin yenisi “Çakallarla Dans 4”, Mel Gibson’un hümanist savaş filmi “Savaş Vadisi” ve François Ozon’un siyah beyaz dokuduğu “Frantz” haftanın öne çıkan filmleri... Çift yönetmenli korku “Lanetli Ev”, Handan Öztürk imzalı dram “Bana Git De” ve Ewan McGregor’un ilk uzun metraj sınavı “Pastoral Amerika” da diğer seçenekler.



Çakallarla Dans 4
Yönetmen: Murat Şeker
Oyuncular: Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Timur Acar, Murat Akkoyunlu
Konu: Kahramanlarımız, imkânsızlıklar yüzünden aynı evde yaşamaya başlamıştır. Günün birinde Berber Hüseyin bir harita ile çıkagelir. Almanya’daki dayıoğlu ölmüş, vasiyet olarak bir harita bırakmıştır. Kahramanlarımız, yakaladıkları bu umudun peşinden Edirne’ye doğru yola çıkarlar. Gerçekten gömü var mıdır? Zengin olacaklar mıdır? Çakallık yapmadan para kazanmak mümkün müdür?
Bu kadar kısa sürede dört filme erişen seriye dair ne desek boş... Seyirci sevdikçe yenisi geliyor...



Lanetli Ev / The House on Pine Street
Yönetmenler: Aaron Keeling ile Austin Keeling
Oyuncular: Emily Goss, Taylor Bottles, Cathy Barnett, Natalie Pellegrini
Konu: Hamile olan Jennifer Branagan, kocasıyla birlikte doğup büyüdüğü kasabaya taşınmıştır. Yeni evin ürkütücü havası, mobilyaların kendi kendine hareket etmesi ve ruhani varlıkların görünmesiyle kesinleşmiştir. Jennifer oturdukları evin hayaletli olduğuna ikna olmuştur fakat kimse genç kadına inanmaz çünkü başka kimse evde tuhaf bir olay yaşamamıştır.
Bildik konusu ve ucuz numaralarıyla germekten çok uzak olan film bunca vasatlığına rağmen neden vizyonda anlamak zor. 



Savaş Vadisi / Hacksaw Ridge
Yönetmen: Mel Gibson
Oyuncular: Andrew Garfield, Sam Worthington, Luke Bracey, Richard Pyros
Konu: ABD’de Şeref Madalyası alan ilk vicdani retçi Desmond Doss’un hikâyesi. 2. Dünya Savaşı çıktığında Desmond bir açmazla karşı karşıya kalmış. Orduda görev yapmayı istemekle birlikte şiddet, dini ve ahlaki inançlarıyla çatışmaktaydı. Desmond bu tereddüdü yüzünden şiddetli zulme maruz kaldı. Ardından inancı dışında hiçbir şeyi olmadan savaş cehennemine girdi ve tüm zamanların en büyük kahramanı oldu.
Mel Gibson on yıl sonra yönetmen koltuğuna oturunca merak etmemek imkansız... Fragmanı pek ümit vermiyor, süresi de uzun görünüyor ama en azından vasatı aşmasını bekliyoruz...



Bana Git De
Yönetmen: Handan Öztürk
Oyuncular: Tayanç Ayaydın, Atiye, Seyyal Taner, Birsen Dürülü
Konu: Tayanç Ayaydın, sorunlarını aşmak için İstanbul’dan Doğu’ya doğru yolculuk yapmak isteyen bir gitaristi, Atiye ise ünlü olmak için Doğu’dan kaçıp İstanbul’a gelmeyi hedefleyen bir şarkıcıyı oynuyor. Birinin Batı’dan Doğu’ya, ötekinin Doğu’dan Batıya yaptıkları yolculukta kader bu iki genci yan yana getiriyor. İki gencin heyecan dolu yakınlaşmasının arka fonunda Anadolu’nun özgün mekânları ve kadim müzikleri ince ince, oya gibi işleniyor.
Hikayesi gayet iyi, fragmanı ümit veriyor ama sadece 21 kopya ile seyircinin ulaşamayacağı yere konmuş gibi...



Pastoral Amerika / American Pastoral
Yönetmen: Ewan McGregor
Oyuncular: Ewan McGregor, Jennifer Connelly, Dakota Fanning, Peter Riegert
Konu: Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan Pastoral Amerika, 1960’ların toplumsal çalkantılarıyla dağılan “mükemmel” bir Amerikan ailesini odağına alıyor. Film, başarı merdivenini tırmanıp saygınlık kazanan Seymour Levov ve gözbebeği ailesini yıllar boyu takip ederken Vietnam’dan 1968 olaylarına ve Watergate’e ABD tarihine de yakından tanıklık ediyor.
Ewan McGregor yönetmemiş olmasa direk video pazarına çıkacak ve yerden yere vuracağımız bir film ama oyuncunun yüzü suyu hürmetine vizyonda... Boşluklarla dolu senaryosu ile tam bir zaman kaybı... Meraklısı kitabı okuyup, filmden uzak dursun...



Frantz
Yönetmen: François Ozon
Oyuncular: Pierre Niney, Paula Beer, Ernst Stotzner, Marie Gruber
Konu: 1. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde Almanya’nın küçük bir kasabasına gelen ve sürekli bir mezarlığı ziyaret eden gizemli genç Fransız, tüm kasaba halkının dikkatini çeker. Savaşta kaybettiği nişanlısının yasını tutan Anna ve ailesiyle tanışan bu genç, uzun zamandır taşımak zorunda kaldığı büyük sırrını açıklamak için buraya gelmiştir. Ancak kasabada yaşadıkları ve gördükleri, Anna ve ailesinin ona karşı gösterdiği ilgi, kararını gözden geçirmesine neden olacaktır.
Filmekimi’nin en çok beğenilenlerinden biri olması yeter de artar bile... Narin, sade ve akibeti kestirilemiyor... Daha ne olsun?


Serkan Türk’ün yeni şiir kitabı “Uzun Ruhlu Bir Cüce” Yitik Ülke’den raflarda

$
0
0
Şair, yazar Serkan Türk uzun bir aradan sonra yeni şiirlerini bir araya getirdiği “Uzun Ruhlu Bir Cüce” kitabıyla şiir okurlarını selamladı. Serkan Türk yazar kimliğinin yanında radyo programcılığını da sürdüren üretken bir sanatçı. “Uzun Ruhlu Bir Cüce”, Türk’ün yeni dönem şiirlerini kapsayan nitelikli bir çalışma. Eser, Yitik Ülke Yayınları’nca yayımlanandı. 

“Uzun Ruhlu Bir Cüce” adlı şiir kitabı ile insanın duygu dünyasından içeri sızmasını sağlayan bir dil kuruyor.  Türk yazdığı şiirle ilgili şöyle diyor: 

Bana şiir yazdıran şeyin ne olduğunu eskiden beri hep düşünmüşümdür. Kelimelerin dünyasına girdiğimden beri… Bana açılan bir pencere şiir. Kimi anın, olayların, yaşanmışlıkların, yaşanacak olanın, mümkün olmayanın hep kıyısında sözcükleri dilimde evirip çevirdim. Bir ses, müzik duyar gibi başımı her çevirdiğimde bir mısra düşürdüm ruhumdan ömrümden. Şüphesiz duymak, duyarken yaşamın ahengine yakışır şekilde-melodisi içimde- gördüğümü anlamlandırma çabasıyla ördüm şiir’imi.

biz çok geçtik kalpsizlerin yolundan yurdundan
o yüzden her taşın altından alınganlığımız çıkar

Ben’den başladığım her şiirle uzun çarşılar, sokaklar, dağlar, tepeler, denizler, su kuşları, fesleğenler, kum zambakları, bir ağacın hışırtısını, bir ölümün sessizliğini, açılmış mektuplardaki saklanmış hisleri, geçit vermez yollardan geçmeyi denedim gönlümdeki kervanla. 

küskünlük, suskunluk gibi bir şey değil
ne yapsak nafile. alınamayan bir gönül,
gidilemeyen bir kent gibi uzak.

Bir gövdeye dayadım kulağımı. Her iniltide yaşlanan dünya, ağrısıyla göründü gözüme hayat. Yanağını okşadığım bir çocuk, otobüsün camına yanağını dayayan yolcu, orağını ekinlere savuran çiftçinin kalbinden geçen o büyük rüya rüzgârı.

sakallarımın altına sakladım gençliğimi
hangi gökyüzü bakıyor geçmiş diye yüzüme
insanın bulup yitirdiği kendisi
yaşam dediğimiz biraz incinmişliktir belki

Peşinden gittiğim mevsimler, içinden geçmekten yorulduğum yaşam söz ışıldağı gibi aydınlanabilirdi şiirle ancak. Bunu hikâye ile zaman zamanda şiirle sağlayabildiğimi düşündüm. Karıncanın günlerce yürüdüğü bir ağaç gövdesi, insanın incinmişliğine benzer hayat karşısında.

merhamet ne ince bir kelime 
alı al bir yanak gibi sızlamakta içimde

Ne söylersem şiir, ne söylersem hikâyenin kapısında bulundum.
Tenin ve ruhun çıplaklığını birleştirdim dizelerde.  Gözümün gördüğü, aklımın erdiğiyle yansıdım.

sanki insan kökünden sökülmüş yeşil ot
kara lekeler gibi kuruyoruz gri gökyüzünün altında
karıncaların, böceklerin adımladığı bir evrende
bu yalnızlıklar, savaşlar hepimize fazla

Bir dosta söyler gibi hep şiir.
İnsanın kendine omuz vermesi, yeniden ayağa kalkmaya çabalaması, kendi sesiyle şiiriyle mümkündü.

Nasıl hızla yaşlanıyorsun bedenim
Eğilip kalktığımda geçiyor bir mevsim
Başımda azad edilmiş kuşlar, uzayıp giden sema
İnsanın benzediği ağaçtır, kuruyan dallar geçmiş gün
Sürün gövdem sürün, aşk bir geçiştir alemlerden alemlere
Saçlara düşense ödünç bir beyaz leke

Uzun Ruhlu Bir Cüce, Serkan Türk, şiir, Yitik Ülke Yayınları, 48 sf, Aralık 2016, 10 TL


Tuncer Aktaş’ın “Roman Kahramanı” Sola Yayınları’ndan raflarda

$
0
0
Aşk ve ölümü evrensel yazgının bir parçası olarak yorumlayan Tuncer Aktaş’ın “Roman Kahramanı” adlı romanı Sola Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı.

Sola Yayınları’ndan çıkacak olan “Roman Kahramanı” adlı kitap; Yazgının gerçekten kendi elimizde olup olmadığını sorguluyor.

Kimi tutkular içinde barındığı varlığı kendi hayatından vazgeçmeye kadar götürebilir, kimileri ise başkalarının hayatına kastetmeye... Kaderine sürüklendiği yolda varlık adına tanım bulan ne varsa Roman Kahramanı’nın işbirlikçisidir.

Aşkınız için neleri göze alırdınız? Sınırlarınızı nereye kadar zorlardınız? Aşk ve ölümü evrensel yazgının bir parçası olarak gören bir Roman Kahramanı olan Emre’nin hayat yolculuğu sizi bekliyor. Yazgısı, yaşadığı sıradan hayatı başkalaştıran ve o hayata derinlik kazandırmaya çalışan sivri dilli bir yazar tarafından kurgulanıyor. Ve evet, kusursuz cinayet vardır.

Tuncer Aktaş, akıcı ve eşsiz üslubuyla bizi Yaradan-Yazgı ironisinin tam ortasına bırakıyor. Sizi şaşırtacak bir derinliğin içine sürüklenmeye hazır olun. Bittiğinde yeniden okumak isteyeceksiniz.

Editörden; Başka birinin yazdığı bir romanı aslında sizin yazıyor olmanız mümkün gibi görünmeyebilir. Bunu mümkün hale getiren yazarın dehasını fark ettiğinizde şok geçireceksiniz. İçinizdeki ilkel insanla tanışmanın vakti geldi.

Roman Kahramanı / Tuncer Aktaş
Yayınevi: Sola
Sayfa Sayısı: 208
17,00 TL


hep kitap’ın neşeli kahramanları “Tavşancan ile Faresu”dan üç yeni macera!

$
0
0
Axel Scheffler’in yazıp resimlediği “Tavşancan ile Faresu” dizisinden 3 yeni macera, hep kitap etiketiyle 9 Aralık’ta raflardaki yerini alacak. Okul öncesi dönemdeki çocuklara seslenen Tavşancan ile Faresu’nun maceralarında, çocukların dünyasına özgü konular ele alınıyor. 

Tüm dünya çocuklarının zevkle okuduğu Gruffalo’nun çizeri Axel Scheffler’in yazıp resimlediği “Tavşancan ile Faresu” dizisinde; arkadaşlık, paylaşma, sorunlara çözüm bulma temaları öne çıkıyor. The Guardian’ın “İç rahatlatan, mizah dolu bir hikâye” olarak tanımladığı kitapların resimleri de çocuklara görsel bir şölen sunuyor. Berrak İdiman tarafından Türkçeleştirilen dizi, şimdilik 7 kitaptan oluşuyor.

Önceki ay 4 kitapla çocuklara ulaşan serinin diğer 3 kitabı Tavşancan ile Faresu Büyük Balon, Tavşancan ile Faresu Uyku Vakti Kurbağası ve Tavşancan ile Faresu Yeni Arkadaş da yine hep kitap aracılığıyla okurlarla buluşuyor.

Tavşancan ile Faresu serisinin balonlar, köpükler, oyuncaklar ve gerçek dostluk üzerine tatlı ve eğlenceli hikayeler anlatan 3 yeni kitabı, 9 Aralık’tan itibaren hep kitap etiketiyle raflarda!

Tavşancan ile Faresu
Yazan, resimleyen: Axel Scheffler
Çeviren: Berrak İdiman

Tavşancan ile Faresu Büyük Balon
Tavşancan büyük balonuyla çok gurur duyar! Ama yanlışlıkla elinden kaçırınca balonu patlar ve Tavşancan çok üzülür. Neyse ki Faresu’nun aklına güzel bir fikir gelir ve Tavşancan yeniden güler! Balonları ve köpükleri seven herkes için tatlı bir hikâye...

Tavşancan ile Faresu Uyku Vakti Kurbağası
Faresu Tavşancan’ın evine yatıya gelir ama tam uyuyacakları sırada Faresu en sevdiği oyuncağı getirmediğini fark eder! Çok sevdiği bir oyuncağı olan herkesin kendinden bir şeyler bulacağı güzel bir hikâye...

Tavşancan ile Faresu Yeni Arkadaş
Tavşancan yeni bir arkadaş edinince Faresu kendini dışlanmış hisseder. Aman Tanrım, zavallı Faresu! Ama dondurma almaya gittiklerinde Tavşancan, Faresu ve Benek büyük bir sürprizle karşılaşırlar. Gerçek arkadaşlığın ne demek olduğunu anlatan eğlenceli bir hikâye...

AXEL SCHEFFLER HAKKINDA
1957 yılında Hamburg’da doğan Axel Scheffler, 1982’de İngiltere’ye taşındı. Bart Sanat Akademisi’nde öğrenim gördü. Scheffler, uluslararası başarıya elliden fazla dile çevrilen ve yıllardır çoksatanlar listesinden düşmeyen Julia Donaldson’ın The Gruffalo kitabını resimledikten sonra ulaştı.

3. Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri Akbank Sanat'ta

$
0
0
Akbank Sanat; 15-18 Aralık 2016 tarihleri arasında 3. Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri’ne ev sahipliği yapıyor. Sessiz filmlerin avangard gücünü vurgulayan, canlı müzik eşliğinde yaptığı gösterimlerle imaj ile ritm arasındaki büyülü ilişkiyi ortaya çıkaran festival kapsamında 11 farklı seansta, aralarında yeni restore edilmiş filmlerinin de yer aldığı dünyanın farklı arşivlerinden toplam 16 film Akbank Sanat’ta izleyici ile buluşacak.

Kino İstanbul tarafından organize edilen, İtalya’nın ünlü sinemateği Cineteca di Bologna ve Hollanda'nın saygın sinema müzesi Eye Filmmuseum'un kurumsal ortağı olduğu festival, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nın desteği, Akbank Sanat, İtalyan Kültür ve Fransız Kültür merkezlerinin ev sahipliğinde gerçekleşiyor

ETKİNLİK: Akbank Sanat Sinema Kuşağı – 3. Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri
Yer: Akbank Sanat
Bilet: Tam: 15 TL - Öğrenci: 10 TL
Program: 
  • 15 Aralık, Perşembe, saat: 13.00 BERLİN: BÜYÜK BİR ŞEHRİN SENFONİSİ (Berlin: Die Sinfonie der Grosstadt)
  • 15 Aralık 2016, Perşembe, saat: 16.00 DESMET KOLEKSİYONU’NDAN ARABA VE YOL FİLMLERİ SEÇKİSİ
  • 15 Aralık 2016, Perşembe, saat: 19.00 PANDORA’NIN KUTUSU (Die Büchse Der Pandora)
  • 16 Aralık 2016, Cuma, saat: 13.00 KALABAKA, AVRUPA’NIN BİLİNMEYEN GİZLERİ (Kalabaka, De Geheimen van het onbekende Europa)
  • 16 Aralık Cuma, saat:16.00 OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDAN GÖRÜNTÜLER
  • 16 Aralık Cuma, saat:19.00 DENİZİN ÇAĞRISI (Zew Morza / Call of the Sea)
  • 17 Aralık Cumartesi, saat:11.00 ÇOCUK MATİNESİ: BİSİKLET FİLMLERİ SEÇKİSİ 
  • 17 Aralık Cumartesi, saat:13.00 CHARLIE CHAPLIN SEÇKİSİ
  • 17 Aralık Cumartesi, saat: 15.00 RENKLİ SESSİZLER (Kinemacolor Seçkisi)
  • 17 Aralık Cumartesi, saat: 17.00 YEDİ ŞANS (Seven Chances)
  • 17 Aralık Cumartesi, saat: 19.00 ALGOL: GÜCÜN TRAJEDİSİ (Algol. Tragödie der Macht)

Biletlere gösterim günü gösterim mekânlarından ya da Biletix’ten ulaşılabilirsiniz.

İletişim Yayınları’ndan Aralık Yenileri

$
0
0
İletişim Yayınları Aralık ayını on bir kitap ve artık klasikleşen “2017 Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi” ile karşılıyor. Emrah Serbes’in sevilen öyküsü “Üst Kattaki Terörist” İlban Ertem’in çizgileriyle renklenirken, Haluk İnanıcı’nın yeni romanı “Aşkın Yedi Menzili” ve Rainer Maria Rilke’nin tek romanı olan “Malte Laurids Brigge'nin Notları” da ayın edebiyat kitapları. Thomas de Waal’in “Büyük Felaket'ten Sonra - Soykırım’ın Gölgesinde Ermeni-Türk İlişkileri” adlı araştırması, Marc Aymes, Benjamin Gourisse ve Elise Massicard tarafından derlenen “Devlet Olma Zaanatı - Osmanlı’dan Bugüne Kamu İcraatı”, Yasemin İnceoğlu ve Savaş Çoban tarafından derlenen “Haber Okumaları”, Bedross der Matossian’ın “Parçalanan Devrim Düşleri” adlı incelemesi, Véronique Sales tarafından derlenen ve alanında uzman birçok yazarın önemli tarihçiler üzerine kaleme aldıkları makalelerden oluşan “Tarihçiler”, gündelik hayat ideolojisini ve onun hayatımızdaki yansımalarını tüm yönleriyle inceleyen “Yerli ve Milli Gündelik Hayat”, Albrecht Koschorke’nin Hitler’in Kavgam’ını tüm yönleriyle inceleyen “Hitler’in Kavgam’ı Üzerine Bir Analiz”i ve “Yapıbozum ve Pragmatizm” başlıklı uluslararası sempozyumda yaşanan tartışmaların metinlerini aynı isimle Chantal Mouffe derleyiciliğinde bir araya getirdiği çalışması da ayın yeni kitaplarından...                                                                         
2017 Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi
İletişim Yayınları’nın artık bir klasik halini alan Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi, 2017’de de masamızdaki yerini alacak. Her sayfasında Türkçe edebiyat eserlerinden alıntılara, ünlü yazar ve şairlere dair anekdotlara yer veren bu takvimin arka sayfaları ise önde gelen yazarların tefrika öykülerine ayrılmış durumda… Yetenekli ellerden çıkmış çizimlerin ve eğlenceli ayrıntıların süslediği 2017 Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi’ni hem okumak için sabırsızlanacak hem de koparmaya kıyamayacaksınız…

YAZARLAR: Alper Atalan, Aslı Tohumcu, Attilâ Şenkon, Aziz Tuna C., Barış Uygur, Batıkan Köse, Bedia Ceylan Güzelce, Berna Durmaz, Birol Tezcan, Bora Abdo, Burcu Aktaş, Bülent Çallı, Delal Bozkurt, Deniz Arslan, Deniz Tarsus, Doğa Ağaoğlu, Doğu Yücel, Duygu Çayırcıoğlu, Ekin Can Göksoy, Elif Key, Emrah Polat, Emre Bayın, Ethem Baran, Feride Çetin, Figen Şakacı, Fikret Doğan, Funda Şenol Cantek, Gamze Güller, Gaye Boralıoğlu, Giray Kemer, Hakan Bıçakcı, Işıl Kocaoğlan, Kemal Selçuk, Kerem Işık, Levent Cantek, Leyla Burcu Dündar, Mahir Ünsal Eriş, Melike Uzun, Memo Tembelçizer, Murat Başekim, Murat Uğurlu, Mustafa Çiftci, Nedret Cengiz, Ömür İklim Demir, Pertev Başgöz, Pınar Öğünç, Reşit İmrahor, Salih Işık Bora, Sedef Betil, Senem Tepe, Serhan Ergin, Sinan Sülün, Tanıl Bora, Turan Kara, Turgut Ulucan, Uğur Mıstaçoğlu, Volkan Sümbül. 

ÇİZERLER: Aslı Alpar, Berat Pekmezci, Deniz Karagül, Gurur Birsin, Piyale Madra, Seyhan Argun, Zeynep Sıla Demircioğlu.
Türkçe Edebiyat, 732 Sayfa, 23,50 TL

Üst Kattaki Terörist / Emrah Serbes
Çağdaş Türkçe edebiyatın en çok okunan isimlerinden Emrah Serbes’in Üst Kattaki Terörist adlı sevilen öyküsü, daha önce Puslu Kıtalar Atlası’na hayat veren İlban Ertem’in çizgileriyle renkleniyor. İletişim Yayınları tarafından edebiyatseverlerin beğenisine sunulan Üst Kattaki Terörist, hem öyküyü ilk kez okuyacaklara hem de tekrar okumak isteyenlere keyifli anlar yaşatacak.

“Üst katta bir terörist var, hanginizin umurunda?” 

Emrah Serbes, küçük bir çocuğun iştah ve öfkesiyle, soldu solacak saplantısıyla, masum karanlığıyla, en bi intikam yeminleriyle yazıyor.

İlban Ertem, ipeksi büyücülüğüyle üst katın dünyasını çiziyor. Çatık kaşlı güzel çocuğu, paylaşmayı, tanışmayı… Çiçeklerin koynunda büyüyen iyimserliğiyle... Yumuşacık. 

Üst Kattaki Terörist yakın dönemin en güzel hikâyelerinden biri. Zamanın ruhu ve hayatın zalimliğine dair küçük bir derkenar.
Türkçe Edebiyat, 24 Sayfa, 14 TL

Aşkın Yedi Menzili / Haluk İnanıcı
İletişim Yayınları, daha önce Dinle Lisa’sını yayımladığı Haluk İnanıcı’nın yeni romanı Aşkın Yedi Menzili’ni edebiyatseverlerle buluşturuyor. Aşkı ve adaleti 13. yüzyılda Müslüman ve Hırıstiyanların yol arkadaşlığı etrafından anlatan Aşkın Yedi Menzili’nde Haluk İnanıcı dili ustalıkla işliyor ve okurları uzun süre unutamayacakları bir romanla baş başa bırakıyor.

13. yüzyılda, Diyarı Rum’da Tebrizli Arif’in, Taşbek Baba’nın, Porine’nin, Mahperi Sultan’ın iç içe geçen yolculuğu… Başka türlü Müslümanlarla, ruhban sınıfını kabullenmeyen Hıristiyanların yol arkadaşlığı… İsa’nın çocukları, Ali’nin çocukları için yas tutuyor, mumlar yakıyor… Aşkın Yedi Menzili, ezber bozanların hikâyesi… Aşkın ve adaletin romanı…

“İsterseniz Selçuki, Farsi, Rumi; isterseniz Ermeni, Sami, İbrani topraklardan hatta hakikatin bağrından kopup gelen, sevdiği kadını arayan bir âşık deyin; isterseniz alın elinize kalbimi, işitin sizin için atan nağmeleri. Ben ki nurunu Allah’tan, sabrını imandan almışım; ömrümü “hâl ve kâl” arasında geçirmişim, nice pir, rind, kalender tanımışım, yolları seccadem bilmişim de gelip size “câmı ceminizden mey verin bana,” demişim. Sultanım siz de bakın bakalım, içtiğiniz su, yediğiniz ekmek kadar gerçek miyim, yoksa sizin için deli divane miyim?”

Haluk İnanıcı, çitlembik ağacının gölgesinde gördüğü düşleri anlatıyor… Fısıltıları dillendiriyor… 
Türkçe Edebiyat, 299 Sayfa, 24 TL

Malte Laurids Brigge'nin Notları / Rainer Maria Rilke
İletişim Yayınları, metinleriyle dünya edebiyatına yön veren Rilke’nin Malte Laurids Brigge’nin Notları’nı edebiyatseverlerin beğenisine sunuyor. Rilke’nin tek romanı olan Malte Laurids Brigge’nin Notları’nın aynı zamanda ünlü şairden izler taşıdığı da biliniyor. Alman edebiyatında 19. yüzyıl realist romanından kopuşu simgeleyen bu eser, okurları büyük şairinin iç dünyası ile baş başa bırakacak…

Malte Laurids Brigge’nin Notları hem büyük bir şairin iç dünyasına yolculuk, hem derinlikli edebiyat. 

“Rilke, dünyadaki tüm insanlar içinde en duyarlı, en ruh dolu olanıydı.” Paul Valéry 

“Bugün biz Almanya’da şair dediğimiz zaman hâlâ onu [Rilke’yi] düşünmekteyiz…” Stefan Zweıg

Malte Laurids Brigge’nin Notları, her ne kadar kendisi “düzyazı” demeyi tercih etse de, Rilke’nin tek romanı. Modern şiirin büyük ustası bir tür günlük gibi kurguladığı romanında okurunu varoluşun dehlizlerinde karmaşık bir yolculuğa çağırıyor. Genç şair Malte’nin çocukluğuyla, ailesiyle, Paris’le, modern dünyayla, sanatla, aşkla, Tanrı’yla ve ölümle giriştiği hesaplaşma ve yüzleşmeler edebiyat tarihinin önde gelen metinlerinden birini, Alman edebiyatında 19. yüzyıl realist romanından kopuşun ilk ürününü ortaya çıkarıyor. Rilke’nin şiirsel, zaman zaman bilinçakışı tekniğine kayan, en ufak izlenimle tetiklenen kalemi, derinlikli ve tamamen kendine özgü, otobiyografik nitelikler de taşıyan bir kitap ortaya çıkarıyor.
Dünya Edebiyatı, 180 Sayfa, 17 TL

Büyük Felaket'ten Sonra - Soykırım'ın Gölgesinde Ermeni-Türk İlişkileri / Thomas de Waal
İletişim Yayınları, Thomas de Waal’in Büyük Felaket'ten Sonra - Soykırım’ın Gölgesinde Ermeni-Türk İlişkileri adlı araştırmasını yayımlıyor. 1915 Ermeni Soykırımı sonrasında Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkileri mercek altına alan Thomas de Waal, tarafsız bir gözle hem Ermenilerin soykırım fikrini neden aşamadıklarını hem de Türklerin soykırımı neden inkâr ettiklerini irdelerken, Hrant Dink katliamından Zürih’te yapılan protestolara, iki ülke arasında oynanan futbol maçından Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin ibadete açılmasına kadar birçok olay üzerinden de güncel gelişmeleri yorumluyor.

Türkiye dünyaya bağlandıkça, Türk toplumunun, yaklaşık iki milyon kadar Ermeninin Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunda nasıl “kayıplara karıştığı” konusunda, bu can sıkıcı konuda er ya da geç bir hesaplaşmaya gideceği anlaşılıyor. Türkiye, ya kölelik mirasını ve Amerika yerlilerine yapılan katliamı tanıyan Birleşik Devletler örneğini ya da sömürgecilik döneminde ülkelerinin işlediği suçları itiraf eden Britanyalı ya da Fransız yöneticiler örneğini izleyecektir. Cengiz Aktar, 1915 Ermeni Soykırımı ve sonrasında yaşananların, yalnızca katliama uğramış, sürgün edilmiş, yetim kalmış Ermeniler için değil, tüm Anadolu halkları için bir “Büyük Felaket” olduğunu söyler. Aktar’dan ödünç aldığı bu deyimle Thomas de Waal, 1915-1916 sonrası Ermenistan-Türkiye ilişkilerini ortaya koyuyor. Soykırımın yaşandığı yıllardan günümüze, bu iki ülkenin kurmaya çalıştığı ancak bir türlü başaramadığı ilişkinin gidişatını ele alıyor. Tarafsız bir gözlemle, hem Ermenilerin Soykırım’ı neden bir türlü aşamadığını, hem de Türklerin direndikleri inkâr politikasını inceliyor. Sınırın kapanmasından “futbol diplomasisi”ne, Zürih’te yapılan protokollerden Hrant Dink katliamına, Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin ibadete açılmasından Azerbaycan’ın bu iki ülkenin girişimlerine balta vurmasına dek uzanan çok farklı süreçleri, bu iki ülkenin geçmişi nasıl geride bırakarak sağlıklı bir ilişki kurabileceklerine dair sunduğu öneriler eşliğinde tartışıyor.
Araştırma İnceleme, 363 Sayfa, 29,50 TL

Devlet Olma Zanaatı - Osmanlı’dan Bugüne Kamu İcraatı / Elise Massicard, Marc Aymes, Benjamin Gourisse
Marc Aymes, Benjamin Gourisse ve Elise Massicard tarafından derlenen Devlet Olma Zaanatı - Osmanlı’dan Bugüne Kamu İcraatı, İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Türkiye’de kurulan hükümet ve idare tarzları üzerinden sosyolojik bir okuma gerçekleştiren Devlet Olma Zaanatı, devlet ve kurumları, başbakanlardan en alt kademede yer alan memurlara uzanan geniş bir yelpaze içerisinde ve tüm rolleriyle inceliyor. Tarih, siyaset bilimi, sosyoloji, antropoloji ve coğrafya başta olmak üzere birçok farklı alandan ismin katkılarıyla zenginleşen eşsiz bir çalışma…

“Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde devlet kesimleri, politik ve ekonomik kesimler, bürokratik ve partili kesimler, legal ve illegal kesimler arasında iç içe geçişler ve üst üste binmelerden oluşan akışkan bir manzara göze çarpar. Güçlü ve toplumdan net biçimde farklılaşmış bir devlet görüntüsünün uzağında, devleti fethedilmesi gereken bir yer ve başka arenalarda kullanılabilecek kaynakları biriktirme olanağı veren bir mevkiler bütünü olarak gösteren paylaşılmış çıkarlar ve çoğul konumlanışlar gözler önüne serilir. O zaman devlet yapısı, toplumdan görece bağımsızlaşmış bürokratik bir örgütten çok, bir iktidar sahası görünümüne bürünür.”

Tarih, siyaset bilimi, sosyoloji, antropoloji ve coğrafya alanlarında çalışan birçok ismi bir araya getiren bu çalışma, Osmanlı’nın son dönemlerinden günümüze Türkiye’de devlet erkinin pratikte nasıl kullanıldığını farklı açılardan inceliyor. 

Türkiye’deki hükümet ve idare tarzlarının sosyolojik bir okumasını yapma, toplumsal-tarihsel bir perspektiften hareketle devlete ve icraatlarına yeni bir bakış açısı getirme iddiasında bulunan derleme, kurumları ve devleti yekpare, yeknesak ve özerk yapılar olarak ele almak yerine aktörleri de hesaba katarak değişken, devingen bir ilişkiler arenası olarak kavramayı öneriyor. 

Devlet Olma Zanaatı, devlet ile toplum arasındaki sürtüşmelerin araştırılmasını, başbakanından en alt düzey memuruna kadar, devletin işleyişinde rol alan farklı düzeylerden aktörleri ele alarak boyutlandırıyor.
Araştırma İnceleme, 400 Sayfa, 32,50 TL

Haber Okumaları / Derleyenler: Yasemin İnceoğlu, Savaş Çoban
İletişim Yayınları, Yasemin İnceoğlu ve Savaş Çoban tarafından derlenen Haber Okumaları başlıklı çalışmayı yayımlıyor. Yazarlar, özellikle Arap Baharı, Wall Street’i İşgal Et, Gezi gibi büyük toplumsal hareketler sırasında “gerçek haber”e ulaşmanın yoğun bir manipülasyon, dezenformasyon ve “trol” faaliyetlerini ayıklama emeği gerektirdiğine dikkat çekiyor. Yoğun iktidar baskısı altında faaliyet gösteren “medya”yı doğru okumak için gerekli yöntemleri güncel tartışmalar eşliğinde irdeleyen Haber Okumaları, çağımızdaki bilgi kirliliği içinden bilgiye ulaşma çabasının bir ürünü…

Medya ortamındaki çeşitlenmenin hızına yetişemediğimiz bir çağı deneyimliyoruz. Bilhassa sosyal medyanın yeni bir biçim olarak ortaya çıkmasına ve Arap Baharı, Wall Street’i İşgal Et, Gezi ve benzeri (yeni) toplumsal hareketlerdeki payına dair tartışmalar, bizi artık medyayı farklı bir kavrayışla ele almaya itiyor. Bir yandan “bilgi”ye erişim imkânları oldukça çeşitlenir ve farklılaşırken, doğru bilginin ve haberin her tür manipülasyon, dezenformasyon ve “trol” faaliyetlerinden ayıklanıp bulunması ayrı bir mesai gerektiriyor. Bilgi ve iktidar ilişkisinin ehemmiyeti düşünüldüğünde, medyanın geldiği aşamanın keşfi belki de hiç olmadığı kadar elzem hale geldi. 

Yasemin İnceoğlu ve Savaş Çoban’ın derlediği Haber Okumaları, güncel tartışmalar eşliğinde, dezenformasyonun ve iktidarın baskısının ortalığı toza dumana boğduğu bir ortamda medyayı ve “haber”i çeşitli veçheleriyle ele alan yeni bir kavrayış çabasının adımlarını temsil ediyor.

Belma Akçura, Sevda Alankuş, Esra Arsan, Celal Başlangıç, Faruk Bildirici, Bülent Çaplı, Savaş Çoban, Ülkü Doğanay, Ragıp Duran, Mehveş Evin, Mehmet Atakan Foça, Selin Girit, Erdal Güven, Yasemin İnceoğlu, Süheyla Tolunay İşlek, Burcu Karakaş, Hatice Çoban Keneş, Umur Talu, Tuğba Tekerek ve Menekşe Tokyay’ın katkılarıyla…
Başvuru Dizisi, 384 Sayfa, 30,50 TL

Parçalanan Devrim Düşleri - Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Hürriyetten Şiddete / Bedross Der Matossian
Bedross der Matossian’ın Parçalanan Devrim Düşleri adlı incelemesi, dünyada yükselen devrim hareketlerinin ardından Osmanlı’da 1908 yılında ilan edilen meşrutiyet rejiminin ülkedeki etnik gruplar arasında nasıl algılandığını tüm yönleriyle mercek altına alıyor. İletişim Yayınları’nın okura sunduğu bu çalışma, 1789 Fransız Devrimi’nin ardından “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” kavramları etrafında yaratılan meşrutiyet fikrinin Ermeniler, Araplar ve Yahudiler tarafından neden “hayal kırıklığına uğratıcı” bulunduğunu da açıklamayı ihmal etmiyor.

“(…) devrimcilerin meşrutiyet düşüncesini sorgulamadan benimsemeleri, kabul etmeleri ve uygulamaları, birleşik bir ulus yaratmanın ve Osmanlı İmparatorluğu’nun bütünlüğünü korumanın imkânsız olduğu bir devirde ters tepmiştir. (…) Gerçek, meşrutiyetin yeni bir Osmanlı yurttaşlığı anlayışı yaratmayı, tüm yurttaşlara eşit haklar tanımayı, onları bir yasama meclisinin çatısı altında bir araya getirmeyi ve nihayet Abdülhamid rejiminin küllerinden Osmanlılığa yeni bir yaşam soluğu vermeyi başaramadığıdır.” BEDROSS DER MATOSSIAN

Farklı etnik-dinî grupları barındıran Osmanlı İmparatorluğu’nun geniş coğrafyasında, dünyada yükselen devrim dalgalarından ve meşrutiyet hareketlerinden de etkilenilerek, 1908’de meşrutiyet ilan edildi. 1789 Fransız Devrimi’nin sembollerinden “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sloganını öne çıkararak Osmanlı yurttaşlığı yaratmayı amaçlayan bu devrim, Parçalanan Devrim Düşleri’nde, ülkedeki baskın olmayan gruplar açısından inceleniyor. Bedross der Matossian, kardeşlik idealinin önündeki engellerden biri olan etnik sınırların devrime rağmen var olmayı sürdürdüğünü dile getiriyor. Ermenileri, Arapları ve Yahudileri merkeze alarak yaptığı bu çalışmasında, yönetici elitler ile Osmanlı tebaası arasındaki müzakere eksikliği ve etnik siyasetin ön plana çıkması gibi sebeplerin devrim ideallerinin gerçekleşmesini nasıl engellediğini inceliyor. Bu süreçte baskın olmayan gruplar için devrimin neden bir hayal kırıklığına dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Tarih, 304 Sayfa, 26 TL

Tarihçiler / Derleyen: Véronique Sales
Véronique Sales tarafından derlenen ve alanında uzman birçok yazarın önemli tarihçiler üzerine kaleme aldıkları makalelerden oluşan Tarihçiler, İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. 19. ve 20. yüzyıllarda yaşamış tarihçilerin metinlerinden yola çıkan bu makaleler, hem tarih disiplininin gelişmesinde önemli rol oynamış isimleri tüm yönleriyle irdeliyor, hem de tarihyazımı üzerine yeniden düşünmenin olanaklarını sunuyor.

Tarih nasıl yazılır? 19. ve 20. yüzyıllarda yaşamış ve tarih biliminin gelişimine en fazla damga vurmuş tarihçiler, eserlerini verdikleri sırada kişisel izleklerine ve içinde yaşadıkları döneme ne kadar bağlı kalmışlardı? Çığır açan ve tartışıldıkları sürece yaşayacak olan bu kitaplardan bugüne ne kaldı? 
“Bu kitapla geçmiş yüzyılın ve önceki yüzyılın, yani, yaklaşık olarak, tarihin bir bilim olarak şekillenmeye ve tasarlanmaya başladığı zamandan bu yana, en çok iz bırakmış olan Fransız ve yabancı tarihçileri saygıyla anmak istedik. En çok iz bırakmış tarihçiler; her ne kadar daha sonra, bugün ya da yakın bir gelecekte eserleri başkaları tarafından eleştirilse, düzeltilse ve yeniden düzenlense de, şu veya bu şekilde, arkalarında onu ele aldıklarından itibaren farklı bir tarih disiplini bırakanlar.” VÉRONIQUE SALES

Véronique Sales’in yönetiminde, birçok yazarın katılımıyla hazırlanan Tarihçiler, dünya tarihyazımına ve tarih bilimine yön vermiş yirmi tarihçiyi, yaşadıkları hayatlardan yola çıkarak tarih biliminin yapı taşları haline gelen eserleri üzerinden ele alıyor. 

Kitapta ele alınan tarihçiler: Philippe Ariès, Marc Bloch, Fernand Braudel, Peter Brown, Georges Duby, Norbert Elias, Lucien Febvre, Moses Finley, François Furet, Jacques Le Goff, Karl Marx, Jules Michelet, George Mosse, Pierre Renouvin, Louis Robert, Alexis de Tocqueville, Paul Veyne, Pierre Vidal-Naquet, Karl Ferdinand Werner.
Tarih, 471 Sayfa, 33,50 TL

Yerli ve Milli Gündelik Hayat / Derleyen: Mesut Yücebaş
İletişim Yayınları, gündelik hayat ideolojisini ve onun hayatımızdaki yansımalarını tüm yönleriyle inceleyen Yerli ve Milli Gündelik Hayat’ı yayımladı. Mesut Yücebaş’ın derlediği kitap, çeşitli alanlara yayılan bir özelliğine sahip: Aileden reklamlardaki esnaf tipine, minibüsçülerin ayet-bayrak-nazar boncuğu üçlemesinden Metal Fırtına romanına, “yerli” ve “milli” unsurların gündelik hayatımızı nasıl ve ne derece etkilediklerini görmek isteyenler için ufuk açıcı nitelikte…

Günümüz gündelik hayat ideolojisinin ve temsillerinin zengin bir dökümü var elinizdeki kitapta. Bir “devlet hücresi” gibi hayal edilen aile... Reklamlardaki esnaf tipolojilerinin çizdiği milli ahlâk ölçüsü... Minibüs-dolmuşlarda ayet-bayrak-nazar boncuğu kutsal üçlüsü... Medyanın televizyon-sonrası evresinde inşa edilen yeni izleyici kimliğine dair gözlemler... Suçun ırksallaştırılmasına “yarayan” kapkaç “gündemi”... Resmî-milliyetçi tarihçiliğin gündeliğe yansımaları... “Türk tipi kara ütopya” olarak Metal Fırtına romanı... 

“Günümüz Türkiyesi’nin gündelik hayat estetiği iç içe geçmiş iki bağlam tarafından şekillendiriliyor. İlki, küresel piyasa koşulları aracılığıyla belirlenmiş ve yaşamın ekonomik olmayan alanlarını da etkileyen bir ekonomik kültürlenme biçimi... İkincisi, bununla ilintili bir tür kimlik katıcı öz olarak karşımıza çıkan yerlileşme/yerelleşme talebi. (...) Zaman zaman yerliliğin küresel piyasa mekanizma ve simgeselleriyle bezendiği ve böylece yerelliğin yeniden üretildiği bir estetizasyon sürecidir bu... Hatta kendisini merkeze karşıt olarak kuran yerelliğin, bu karşıtlığı yeniden üretme potansiyelini açığa çıkaran ve bunu siyasetin diline de tahvil eden bir estetize etme biçimiyle karşı karşıyayız: yerli ve milli.”

Ve “yerli” taşra sahnesi olarak Gaziantep: “Girişimci Kent” kimliği, yemek ve mutfak etrafında kurulan saadet söylemi, muhafazakâr taşra koşullarında emekçi kadınların zihniyet dünyası... 

Gökhan Gökgöz, Mehmet Nuri Gültekin, O. Özgür Güven, Gökçen Başaran İnce, Meltem Karadağ, M. Emre Köksalan, Muhsin Soyudoğan, Ayşen Utanır, Mesut Yücebaş ve Semiray Yücebaş’ın katkılarıyla.
Araştırma İnceleme, 352 Sayfa, 28,50 TL

Hitler'in Kavgam'ı Üzerine Bir Analiz - Nasyonal Sosyalizmin Poetikası / Albrecht Koschorke
İletişim Yayınları, Hitler’in Kavgam’ını tüm yönleriyle inceleyen Hitler’in Kavgam’ı Üzerine Bir Analiz’i yayımlıyor. Albrecht Koschorke, Hitler’in ve nasyonalsosyalizmin zihniyet dünyasını incelerken, bir diktatörün konuşma - propaganda tekniğinin nasıl olduğunu, bu tekniklerin hangi ortamda geliştiğini, insanları nasıl etkilediğini, “yarı aydın”lar arasında nasıl yayıldığını tüm yönleriyle açığa çıkarıyor. Hitler’in faşizmini anlamak için özlü bir kaynak kitap…

Hitler’in Kavgam’ının, içeriğinden ziyade, zihniyetiyle, edasıyla, ruh haliyle, “ses tonuyla”, nasıl etkili olduğunu anlatan bir çalışma… Faşizme damgasını vuran, “irade” ve “kararlılık” gösterisiyle fanatik dünya görüşünün bir tahlili… Bu fanatizmin hangi toplumsal alt üst oluş koşullarında, hangi hayal kırıklıklarına hitap ederek yeşerebildiğine ve özellikle “yarı aydın” muhitlerde nasıl yayılabildiğine dair keskin bir gözlem… Bu küçük kitap, Hitler, Kavgam ve nasyonalsosyalist zihniyet dünyası hakkında, kısa-öz ve derin analizindeki başarısıyla takdir gördü. 

“Liderle destekçileri arasındaki ön kabul sağlam temellere oturuyorsa katıksız yalanlar da bir o kadar iyi iş görebilir. (…) Bu yalanlar, grubun ortak kimliğinin bir parçası haline gelir gelmez kendi yükümlülüklerini doğururlar ve bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi zaafiyet ya da ihanet addedilir. Tarih radikal hareketlere yön veren kişilerin kendi sözlerinin tutsağı haline gelmesinin örnekleriyle doludur. Yalanın hakikatle giderek artan çatışmasına karşılık artan grup içi baskılar bağlayıcı hale gelir, böylece başlangıçta ateşle oynayan bir retorikten ibaret olan ve farklı koşullarda sözel bir radikalizm olarak balonu patlayabilecek ifadeleri büyük bir ciddiyetle benimsemekten ve onlara sahip çıkmaktan başka bir seçenek bırakmaz.”

“Edebiyat bilimci Albrecht Koschorke, zekice ve etkileyici denemesinde, diktatörün konuşma tekniğini tahlil ederek, onun propagandasının insanları nasıl çektiğini anlaşılır kılıyor.” Wolfgang Schneider / Almanya Radyosu
Politika, 95 Sayfa, 11 TL

Yapıbozum ve Pragmatizm / Ernesto Laclau, Richard Rorty, Jacques Derrida, Simon Critchley, Chantal Mouffe
İletişim Yayınları, Yapıbozum ve Pragmatizm başlıklı uluslararası sempozyumda yaşanan tartışmaların metinlerini aynı isimle Chantal Mouffe derleyiciliğinde bir araya getirdi. Aydınlanma, rasyonalizm, evrenselcilik gibi akımlara yönelik eleştirilerini ortaya koyarken yapıbozum ekseninde pragmatizmi ve demokrasiyi tartışan bu metinler, Derrida, Laclau, Rorty ve Critchley imzasını taşıyor. 

“Derrida ile Rorty, Habermas’ın evrenselcilik, rasyonalizm ve modern demokrasi arasında zorunlu bir bağ olduğu ve anayasal demokrasinin aklın açılımında (unfolding), hukuk ve ahlâkın evrenselci biçimlerinin ortaya çıkmasıyla bağlantılı bir uğrağı temsil ettiği iddiasını reddetmekte birleşirler. Her ikisi de, kendi tikel dile getiriliş koşullarını aşacak bir argümantasyon tarzının mümkün olmasını garanti altına alabilecek –Akıl gibi– bir Arşimet noktasına ulaşılabileceğini yadsırlar. Ama, rasyonalizmi ve evrenselciliği eleştirmeleri, kendilerini Aydınlanma’nın siyasi yanını, yani demokratik projeyi savunmaya adamalarını önlemez. Habermas ile aralarındaki anlaşmazlık siyasi değil teoriktir. Onun demokratik siyasete gösterdiği bağlılığı paylaşırlar ama demokrasinin felsefi temellere ihtiyacı olmadığını ve demokrasinin kurumlarını güvence altına alacak şeyin rasyonel temellendirme olmadığını düşünürler.”

Yapıbozum ve Pragmatizm, aynı başlık etrafında düzenlenmiş sempozyumdaki tartışmaları bir araya getirerek Derrida’nın pragmatizmi ile Rorty’nin pragmatizminin demokrasi hakkında temelci olmayan bir düşünme biçiminin geliştirilmesine nasıl katkıda bulunabileceklerini araştırıyor. Söz konusu düşünürlerin bu özel alandaki görüş ayrılıklarının yanı sıra çakıştıkları noktaları da incelerken yapıbozumu ötekinin etik deneyimine yönelik Levinasçı bir açılımla tamamlayan Simon Critchley ve yapıbozumu “hegemonya” mantığıyla irtibatlandırmayı öneren Ernesto Laclau’yu da tartışmaya dahil ediyor.
Politika, 144 Sayfa, 15,50 TL

hep kitap’ın “işte” dizisi Leonardo Da Vinci, Gauguin ve Dali ile Sürüyor

$
0
0
Dünyanın seçkin sanat yayıncılarından Laurence King’in hazırladığı “İşte” adlı benzersiz dizi, hep kitap aracılığıyla sanat tutkunlarına ulaşmaya devam ediyor! Serinin yeni kitapları İşte Leonardo da Vinci, İşte Gauguin ve İşte Dalí, 9 Aralık’tan itibaren Türkiye’deki okurlarla buluşuyor.

Bacon, Caravaggio, Cézanne, Dalí, Gaudi, Gauguin, Goya, Kandinsky, Leonardo da Vinci, Magritte, Matisse, Monet, Pollock, Rembrandt, Van Gogh, Warhol, Frank Lloyd Wright. Farklı ülkelerden, farklı akımlardan, sanat dünyasında iz bırakmış 17 sanatçı. Ödüllü çizerlerin kitaplara özel çizdikleri illüstrasyonlarla her biri kendi başına da bir sanat eseri adayı olan 17 kitap. hep kitap, “İşte” dizisiyle sanatseverleri keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. İşte Van Gogh ve İşte Warhol’un ardından dizinin bu ayki kitapları İşte Leonardo da Vinci, İşte Gauguin ve İşte Dalí.

İŞTE LEONARDO DA VINCI
İnsanlığın karanlık bir çağının kapanması ile öne çıkan bir isim. Bir bilim insanı, mimar, 20. yüzyıl askeri teknolojilerine kendi gününden bakan bir dahi. Botanikten fabllara, anatomiden gebeliğe kadar uzanan bir ilgi alanı. Rönesans akımını isminde kişileştirmiş bir insan. Aileden gelen noterlik geleneği ile yaptıklarını kayıt altına alan, keşfedildikçe insanı daha da şaşırtan, bilginin ve sanatın hemen hemen her kolunda varlık gösterebilmiş, geleceği öngörebilmiş, sanatı ile insanları fethetmiş ve adını insanlık tarihinin en önemlileri arasına yazdırmış biri: İşte Leonardo da Vinci. Sanat tarihçisi Joost Keizer ve illüstratör Christina Christoforou, İşte Leonardo da Vinci kitabıyla sanatçının hayatına, bilinmeyenlerine, sanatına ve vizyonuna yepyeni bir kapı açıyor.

İŞTE GAUGUIN
Bir yazar, bir heykeltıraş ve özellikle renkleri kullanışı ile ünlenmiş bir ressam, sembolizm akımının önemli ismi. Bir ansiklopedi bilgisinden daha fazlasını, kendi deyimi ile yaşamın daha derin gizemlerini sezip bulmak için varlıkların görünüşünün altındakileri görebilen bir hayalperest... Damarlarında İnkaların ve Güney Pasifik Adaları yerlilerinin kanlarının aktığını iddia eden, işini ve ailesini bırakıp sanatı uğruna kendini sürgüne mahkûm eden, Tahitililerin mistik dünyasında yer edinmeye çalışan bir sanatçı… Yakından tanıdıkça daha fazla şaşıracağınız bir ressam: İşte Gauguin. Sanat tarihçisi George Roddam’ın bilgi birikimi ile ödüllü çizer Sława Harasymowicz’in bu kitaba özel çizimleri birleşiyor ve İşte Gauguin’de “ilkellik” arzusuyla teselliyi sanatta arayan Gauguin’in eserlerinin üzerindeki sırlar birer birer aydınlatılıyor.

İŞTE DALÍ
Dünyanın en bilinen bıyıklarından birinin sahibi, genel kültür bilgisi olarak adı sayılan bir ressam… Ancak meraklı gözler için o bundan çok daha fazlası. Kendi olmakla gurur duyan, dikkat çekmek için elinden gelen her şeyi yapan, siyasi görüşleriyle kimi zaman sanat dünyasını öfkeden deliye döndüren, yaratıcılığıyla herkesi büyüleyen, kimilerine göre deli, kimilerine göre dâhi, kimilerine göre ukala. Sanatın bu uçarı çocuğunun pek de bilinmeyen hayatını merak edenler için karşınızda İşte Dalí. Sanat tarihçisi Catherine Ingram ve bu kitaba özel çizimleri ile Andrew Rae, Dalí’nin her anıyla insanları şaşırtmayı başaran hayatını okuyucuyla buluşturuyor.

Sanat tarihi konusunda şimdiye kadar benzeri yapılmamış bir çalışma olan dizinin yeni kitapları İşte Dalí, İşte Gauguin ve İşte Leonardo da Vinci 9 Aralık’tan itibaren hep kitap etiketiyle raflarda, serinin diğer kitaplarının yanındaki yerini alacak.

“Gerçeküstücülük oyunbazdır; İşte Dalí kitabı da gerçeküstücülüğün özünü ve felsefesini yakalamışa benziyor. Dalí’nin eserleri Port Lligat’taki, abartılı partilerin yapıldığı ve sanatçının hayatındaki önemli anlara ev sahipliği yapan fantastik evinin çizimleriyle yan yana. İlham kaynakları ve olaylar anlaşılır ve eğlenceli bir üslupla ele alınmış. Dalí’nin hayatı ve sanatı birbirinden ayrılmaz bir bütündür, Catherine Ingram kendisi de bir sanat eseri olan kitabında bu ikisinin kusursuz bir anlatısını sunuyor.”
Bryony Byrne, Aesthetica

“Ingram’ın yeteneği incelikleri görmedeki zekâsı, bizi bu sayede bir yandan Dalí’nin mücadeleleri ve birikimi ile tuhaf davranışları ve tartışmalı fikirleri arasındaki kesişmeleri görmeye davet ediyor. Hayatını kendi yaratıcılığının haz değirmeninde geçiren bu tuhaf adama bir tür sempati duymamızı sağlıyor.”
Maria Popova, Brainpickings


Viewing all 3898 articles
Browse latest View live